Sayfalar

16 Kasım 2019

MÜLAKAT MOBBİNGDİR!


Mülakat Mobbingdir

Atalay Girgin*


Artık anneler, babalar ve gençler başta olmak üzere ilgili herkes biliyor; bilmeyenler de kısa zamanda öğreniyor: Günümüzde öğretmen olabilmek ve atanabilmek için KPSS’de yüksek puan almak, alanında derece yapmak yetmiyor. Daha fazlası gerekiyor.

Mülakat İkiyüzlülük ve Riyakârlığı Pekiştirir

Bu “daha fazla”nın başında da mülakatı geçmek yer alıyor. Bir başka deyişle mülakat heyetinin öğretmenlikle ya da öğretmen adayının alanıyla ilgili-ilgisiz sorularına, onların hoşuna gidecek, onların siyasal-ideolojik-hatta inançsal kabullerine uygun düşen yanıtların verilmesi gerekiyor.

Bunun anlamı ise şudur: Öğretmen adayının siyasal-ideolojik kabullerinin, inanış biçiminin, dünya görüşü ve felsefesinin, mülakat heyetinin kabullerine ya da onaylama sınırlarına uygun olması. (Tam da bu noktada, sakın, Anayasa’nın “herkes” diye başlayan “din-inanç ve düşünce hürriyeti”ni ya da inanmama hürriyetini de içeren maddelerinden söz etmeyin lütfen! Çünkü mülakatta, mülakat heyeti nezdinde bunun hiçbir hükmü yoktur.)

Mülakat Hak ve Adalet Değil, Ayrıcalık Arayışına Yöneltir

Hatta bunlar da yeterli gelmiyor. Bir de ‘torpil’ hiyerarşisinin üst sıralarında yer almak, yani size referans olanın; sizin adınıza girişimde bulunan, adınızı bu işlere bakan malum yetkililere “Makbul kişidir. Bizdendir! Kefilim!” diye fısıldayanın sıfatı ve statüsünün, ilgililer nezdinde önemli bir saygınlığa sahip olması da gerekiyor. (Liyakatın, hak  ve adaletin sırra kadem bastığı yerde, adını eşit, hatta daha yüksek puan almış adayların üstüne yazdırabilmenin yoludur ‘torpil’.)


Peki; diyelim ki tüm bu aşamaları başarıyla, yani ‘torpil’ hiyerarşisinde üst sıralara yerleşerek; mülakat heyetinin sorularına onların siyasal-ideolojik-inançsal kabullerine, dünya görüşlerine uygun yanıtlar vererek, kendi düşüncelerinizi “Köprüyü geçinceye dek ayıya dayı demek mubahtır” anlayışına sığınıp iki yüzlülük ve riyakârlık yaparak geçtiniz. Artık atanabilir misiniz? Elbette hayır! Çünkü siz kendinizden, yani kendinizle çelişmek ve kişilik çatışmasına düşmek pahasına, kendi düşünceleriniz ve değerlerinizden geçseniz ya da öyle görünmeyi başarsanız da yetmez!

Neden? Öğretmen olarak atanmayı siz o kadar kolay mı sandınız? Bekleyin bakalım! Daha sırada, ‘devlet’in ilgili birimlerinin derin ve karanlık mahfillerinde hazırlanan, malum ve meşhur “Güvenlik Soruşturması” raporu var. Kim bilir ki orada neler yazılı olduğunu?

Sakın ola “Benim polisle, jandarmayla hiçbir işim olmadı. Bugüne dek karakola, mahkemeye hiç yolum düşmedi. Hakkımda hiçbir mahkeme kararı yok. Atanmamı engelleyecek ne olabilir, ne yazılabilir ki?” diye düşünmeyin! Ve asla emin olmayın! Elinizdeki “Adli sicil kaydı yoktur” yazan resmi belgeye de güvenmeyin. Çünkü hakların ve nesnel kriterlerin olmadığı, uygulanmadığı bir yerde her şey mümkündür.

Ve soruşturmalarda mobbingin dik alası olan cinsel taciz eylemleri “sübuta eren”leri, hatta bu konuda adli ceza alanları bile ödüllendirircesine müdürlüğe, yöneticiliğe yükselten, öğrencilerin arasında yatıp kalkmasına onay vererek icraatlarını sürdürmesinin yolunu açan yetkililer, hiçbir hukuki geçerliliği olmayan iki satır yazıyla sizi elerler, atamazlar. Oysa adli anlamda bir mahkeme kararı olmaksızın kişiyi/kişileri herhangi bir haktan mahrum kılmak suçtur. (Böylesi bir hak kaybına uğratılan her aday, gecikmeden, ilgili mülakat heyeti üyeleri ve ilgili kurum yetkilileri hakkında maddi-manevi ceza ve tazminat davası açmalı, gerekirse AHİM’e kadar gitmelidir.)

Mülakat Eğitimde Kültürel Çürümeyi Egemen Kılar

Yukarıdan beri kısaca ve genel hatlarıyla anlatmaya çalıştığımız mülakat aşaması, her aday öğretmen için psikolojik bir sıkıntı ve yıpranma sürecidir. Yalnızca bu da değil. Bireysel olarak yaşanan yıpratıcı psikolojik boyutunun yanı sıra, bunun ahlaki ve etik değerler boyutu da vardır ve bu ilkinden daha da önemli ve tehlikelidir. Çünkü bireysel anlamda psikolojik yıpranmayı, en kötü ihtimalle uzman desteğiyle aşmak mümkündür.

Ancak, ahlaki ve etik boyutta ortaya çıkan sorunları, oluşan kayıpları, açılan yaraları, ne yazık ki hiçbir uzman yardımıyla telafi ve tedavi etmek mümkün değildir. Çünkü bunun toplumsal ve kültürel sonuçları vardır. Başka bir deyişle bu sorunlar ve açılan yaralar toplumsal çözülmeyi ve kendisini değer erozyonuyla gösteren kültürel çürümeyi daha da hızlandırır.

Oysa eğitim ve öğretmenlik; ahlaki ve etik değerlerin, ilkelerin ve tutarlılığın, sağlam bir kişilik ve karakter eşliğinde “fikri, irfanı ve vicdanı hür” olmanın, neredeyse her şeyin önünde yer alması, bayraklaştırılması ve korunup kollanması gereken bir alandır. Çünkü “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller yetiştir”ebilmenin temel koşulu, öncelikle birey olarak öğretmenin fikrinin, irfanının ve vicdanının hür olmasıdır.

Lakin öğretmen adayını, atanabilmek kaygısıyla, baştan ikiyüzlülük ve riyakârlığa başvurmak zorunda bırakan ve buna uygun davranmaya mahkûm eden, kendisinden daha yüksek puanlı adayları ekarte edebilmek için ‘torpil’ ve ayrıcalık arayışına yönelterek haksızlık ve adaletsizliği meşrulaştıran, bunu bir bilinç hali kılmaya teşvik den mülakat sistemi, her aşamasıyla bunu nakzetmektedir.

Dolayısıyla bu mülakat sistemi, eğitimin ve öğretmenliğin, etik ve ahlaki değerlerin boy verdiği, bayraklaştığı bir alan değil; aksine haksızlık, adaletsizlik ve ayrıcalığın egemen olduğu, ikiyüzlülük ve riyakârlığın ödüllendirildiği, ilkesizliğin ve tutarsızlığın özendirildiği bir alana dönüşmesine hizmet etmektedir. Velhasıl bu sistemin hali pür meali buyken, bir de “Kaldırılmalıdır”, “Tarihin çöp tenekesine, asar-ı atika müzesine atılmalıdır!” diye eklememe gerek var mı? Bilmiyorum artık!

Ancak şunu biliyor ve özellikle belirtiyorum: Mülakat mobbingdir. Bireyler üzerindeki olumsuz psikolojik etkisinin yanı sıra, tüm toplumsal kurumları sarıp sarmalamış olan kültürel çürümeyi eğitim alanında da hızlandıran boyutuyla da ahlaken ve hukuken reddedilmesi gereken bir uygulamadır.

Son söz: Bir yandan öğretmen atamalarında, aslında bir mobbing ve kişiliksizleştirme operasyonu olan mülakatı uygularken, diğer yandan da öğretmene karşı şiddete karşıyız demek ve eğitimde etikten, etik değer ve ilkelerden söz etmek, ikiyüzlülüğün, riyakârlığın ve tutarsızlığın dik alasıdır. Çünkü mülakat sistemiyle bir biçimde atanabilmiş öğretmenlerle eğitimde etik ve etik değerler yeşertilemez.


* Felsefenin Işığında / Felsefece; http://atalaygirgin.blogspot.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder