Ziller
Radyasyonlu Eğitim İçin Çalacak!
Veliler, öğretmenler ve öğrenciler için zor bir dönem başlıyor. Radyasyonlu çay,
radyasyonlu fındık, radyasyonlu süt, vb. derken şimdi sıra okullara geldi. Her
eğitim-öğretim yılının başlangıç habercisi olan ziller, bu kez radyasyonlu
okullarda eğitim için çalacak.
Fatih Projesi, bu
eğitim öğretim yılından itibaren, adım adım her öğrenci ve öğretmeni yoğun bir
biçimde radyasyonla tanıştıracak. Okullarda radyasyonu tatmayan, onu
hücrelerine dek soğurmayan canlı kalmayacak. Alt yapısının tamamlandığı,
etkileşimli ya da akıllı tahtaların kurulduğu ve özellikle de tablet
bilgisayarların dağıtıldığı hiçbir okulda bundan kaçış yok.
Zararlı ve kanserojen
olduğu tespit edilen Radyo Frekans (RF) radyasyonlu ortamlarda yapılacak
eğitime ilişkin ise bu güne dek bakanlıkça yapılmış, hiçbir ölçüm, söz konusu
değil. Hakkında “İnsan sağlığına
zararsızdır” hükmü verilemeyen Fatih Projesi’yle öğrenci ve öğretmenlerin
bir bilinmeze sürüklenip, toplu halde kobaylaştırılmaları sürecinde geri sayım
başladı.
Sağlık
Faciasına Hazırlıklı Olunmalı
Basında ve kamuoyunda
genellikle, şatafatlı tanıtım, rant ve ihale haberleriyle gündeme getirilen
Fatih Projesi, aslında potansiyel bir sağlık faciasının habercisi. Ne var ki,
bazı duyarlı kişiler ve az sayıda bilimsel araştırma kuruluşu dışında işin bu
yönü üzerinde duran yok. Eylül ayı sayısıyla bu duyarlılığı gösterenlere eğitim
alanında yayın yapan Eleştirel Pedagoji
Dergisi1 de eklendi.
Eleştirel Pedagoji
Dergisi, 29. Sayısında yer verdiği “Öğretmen
ve Öğrencileri Bekleyen Kanserojen Tehlikesi: RADYASYONLU OKULLAR” başlıklı
yazıyla Fatih Projesi’nin asıl duyarlılık gösterilmesi gereken yönlerinin
başında sağlık sorununun geldiğine işaret ediyor.
Gazi Üniversitesi, Gazi
Non-İyonizan Radyasyondan Korunma Merkezi-GNRK’nın hazırladığı rapora2 göndermelerde bulunulan yazıda, tablet
bilgisayarlı ortamda oluşacak Radyo Frekans (RF) radyasyonun, kanserojen olduğu
belirtilmektedir. GNRK’nın raporunda yer alan, “Uluslararası Kanser Araştırma
Ajansı (IARC – International Agency for Research on Cancer) 2004 yılında ELF
manyetik alanları, 2011 yılında ise RF radyasyonu 2B sınıfı olası kanserojen
sınıfına almıştır” hükmü vurgulanarak, sorunun yalnızca kanserden ibaret
olmadığının altı çizilmektedir.
Çünkü
RF radyasyonun, “değişik
biyolojik etkilere neden olduğunu gösteren çok sayıda çalışma mevcuttur. Bu
çalışmalar çeşitli kanser türleri, lösemi ve lenfoma, kan beyin bariyeri
geçirgenliğinin artması, beyin sıcaklığının, hücre ve DNA sentezinin artması,
üremede azalma, kromozomal bozulmalar, beyin elektriksel aktivitesinin (EEG),
kan basıncının artması, davranış bozukluğu, çocuklarda öğrenme güçlüğü gibi pek
çok etki”si vardır.
Öğrenciler ve Öğretmenler Tehdit Altında
Şu ana kadar
sendikalardan ve velilerden kayda değer herhangi bir tepkinin gelmediği
uygulamadan en fazla etkileneceklerin başında öğrenciler ve öğretmenler yer
almakta. Bunların yanı sıra, hizmetliler de aynı tehdit altında. Özellikle
40-45 dakikadan günde 6-7-8 saat RF radyasyona maruz kalacak ve onu sürekli soğuracak
olan öğrenci ve öğretmenlerin hayati sağlık sorunlarından kaçınabilmesi mümkün
görünmüyor.
Peki; mevcut koşullarda
ne yapılmalı? Bu konuda yetkililerden beklenebilecek yegâne önlem, bu projeden
ve özellikle de tablet bilgisayarlı ortamlarda eğitim ısrarından
vazgeçmeleridir. Ancak işin içinde onca rant varken, iktidarın ve yetkililerin
bu uygulamayı kolayca kenara bırakıvereceklerini düşünmek ve onlardan bunu
beklemek de saflıktır. Çünkü rant varken, insan sağlığının, küçücük çocukların,
gençlerin ve öğretmenlerin karşılaşacakları hayati sorunların onlar için, lafzi
olmaktan öte, herhangi bir kıymet-i harbiyesi yoktur.
Bu durumda
yapılabilecek her şey velilerin, öğrencilerin ve öğretmenlerin hem bireysel hem
de grupsal anlamda birlikte alabilecekleri tedbirlere bağlı kalmaktadır.
Veliler çocuklarının RF
radyasyonlu ortamlarda eğitim görmesini istemediklerini belirten dilekçelerle
okul müdürlüklerine, il ve ilçe müdürlüklerine başvurabilirler. Buna rağmen
çocukları RF radyasyonlu sınıflarda eğitime zorlanırsa, doğabilecek en küçük
sağlık sorununda bile maddi ve manevi olarak, ilgililer ve yetkililer hakkında
ceza davası açacaklarını yazılı olarak belirtebilirler.
Öğretmenler, eğitim
öğretim yılı başında tam teşekküllü bir hastaneden sağlık raporu alarak, RF
radyasyonlu sınıflarda çalışmak istemediklerini ve doğabilecek sağlık
sorunlarına bağlı olarak yetkililer hakkında maddi ve manevi ceza davası
açacaklarını belirten yazılı başvurularda bulunabilirler.
Elbette bunlar sorunun
çözümüne yönelik geçici tedbirlerdir. Asıl yapılması gereken, öğrenci ve
öğretmenleri yoğun bir radyasyon ortamında kalmaya mahkûm bırakan Fatih
Projesi’nden bir an önce vazgeçilmesidir. Yine de karar velilerin, öğretmenlerin
ve öğrencilerindir. Çünkü hayati risk altına girecek olanlar onlardır.
Çocukları bir dizi sağlık sorunuyla karşılaşacak olanlar öğrenci velileridir.
Not: Bu konuda daha
ayrıntılı bilgi ve öneriler ELEŞTİREL Pedagoji Dergisi’nin 29. sayısında yer
almaktadır. Soruna duyarlı veliler ve öğretmenler derginin ilgili sayısını
okuyabilirler.
1 ELEŞTİREL
Pedagoji Dergisi, Sayı 29.