2013
Dünya Felsefe Günü Bildirisi:
“KAPSAYICI TOPLUMLAR,
SÜRDÜRÜLEBİLİR GEZEGEN”*
21 Kasım 2013
Bu yıl Dünya Felsefe
Günü, “Kapsayıcı Toplumlar,
Sürdürülebilir Gezegen” konusuna yöneldi. Bu gün, kendileri ve çevreleri
arasında gittikçe artan bir çeşitlilik arz eden ve sürekli daha fazla çatışan
toplumların kapsayıcılığı ve sürdürülebilirliği sorununu yeniden düşünmek için
bir davettir.
Küreselleşme, insan
davranışı, yeni teknolojilerin hızlı gelişimi ve biyoteknolojiler; toplumsal,
insani ve doğal düzen arasındaki sınırları bulanıklaştırdı. İnsan edimi gezegen sisteminde gelişimin ana
sürücüsü haline geldi- “Antroposen” (İnsan Çağı) devrini açtı. Çevre artık
bizim tamamen dışımızda değil - edimlerimiz onu şekillendiriyor. Çevresel hasar,
sırasıyla toplumumuzun düzenini, göç örüntüsünü ve işbirliğini etkiliyor.
Birçok dallanmanın
olduğu bu dünyada, sürdürülebilir gelişim öncelikle ülkeler ve onların
toplumları arasında paylaşılan refaha bağımlıdır. Bu farklılıklar dünyasında kapsayıcılık, her zamankinden daha çok, diyalog
ve hukuk, insan onuru ve insan haklarına saygıdan geliyor. Bu 150. Yıldönümünü
kutladığımız Swami Vivekananda’nın mesajıydı: “Başkaları pahasına direnin! Ben dünyaya bunun için gelmedim!
Biz, birbirine bağlı doğal çevrelerimize
gittikçe daha fazla bağlanıyoruz. Bu kabul, yeni devlet politikalarına ilham
vermeli, buna sosyal politikalar da dahil. Bu sezgi yüz yıl önce doğmuş Paul
Ricoer tarafından ifade edilmişti: “Eğer
biz dünya hakkında konuşamayacaksak, ne hakkında konuşacağız?” Bu radikal
karşılıklı bağımlılığa cevabında, Rio+20 zirvesi, gelişimin ekonomik, sosyal ve
çevresel görünüşünü ifade etmeye muktedir daha tamamlayıcı politikalar
oluşturmak için çağrıda bulundu.
Bu meydan okumaya cevap
sadece teknik gelişmeler ya da politik veya ekonomik düzenlemelerden
gelmeyecek. Tüm bireylerin erken yaşlardan itibaren eleştirel düşünme ve toplum
ruhunu okullar ve medya vasıtasıyla geliştirmelerini sağlamak daha karmaşık
risk, daha büyük ihtiyaç. Bu meydan okuma 2013’te Rio’da yapılan Dünya Bilim
Forumu ve Unesco’nun “Küreselleşen
Çevrenin Değişimi” hakkındaki Dünya Sosyal Bilimler Raporunun esasını
oluşturuyor. Birçok kırılmanın olduğu bu dünyada felsefe, insan onuru ve uyumu
düşünme ve eyleme için zorunlu bir rol oynuyor. Felsefe bize zihinsel
kaynağımızın, sahip olduğumuz tek gerçek yenilenebilir kaynak olduğunu
hatırlatıyor. Bugün, UNESCO ağıyla dünyadaki tüm profesyonellere, yazarlara ve öğretmenlere
bu gücü serbest bırakmaları için çağrıda bulunuyorum.
Irina Bokova