Öğretmenin İtibarı Sendikası Kadardır
Atalay Girgin*
Kamuda çalışan memurlara ilişkin yapılan son “Toplu Sözleşme” ve bu sözleşme görüşmelerine katılan biri ‘büyük’ diğeri küçük, adına sendika denilen iki yancı kuruluş ve onlar adına toplantılarda yer alan ve söz söyleyen ‘sendikacı’lar, sendikaların yeniden tartışma gündemine taşınmasına neden oldu.
Bakmayın “neden oldu” sözüne… Çünkü “sendika” demeye bin şahidin bile yetmeyeceği kuruluşların ortalıkta boy gösterdiği ve onların yöneticisi olarak da bilumum işbirlikçi çemişin ‘sendikacı’ sıfatıyla cirit attığı bir alanda bu tartışmanın ertelenmesi bile düşünülemez aslında.
Lakin burası Türkiye… Başka yerlerde “ertelenmesi düşünülemez” denilen sorunların hızla unutulduğu bir ülke... Hatta “Sarı” sıfatının bile iltifat sayılacağı kuruluşlara ‘sendika’ denilen, bunların kravatlı-kravatsız çemişlerine de değer atfedilen bir ülke…
Sendikal Mücadele ve Toplumsal İtibar
Oysa tarihsel ve güncel olarak bilinir ki mücadeleyle ve gerektiğinde bedeller ödenerek kurulan sendikalar, tüm çalışanlar gibi, öğretmenlerin de itibar göstergelerinden biridir. Çünkü sendikalar öğretmenlerin örgütlü gücüdür ve bu örgütlü güçle ve mücadele edilerek kazanılan her hak ve kazanımdan tek tek her öğretmen de pay alır. Bu pay, yalnızca ekonomik ve mesleki özlük hakları düzeyinde değildir.
Aynı zamanda ve aslında bunlardan daha da önemli olan ve hiçbir yasanın sağlayamayacağı toplumsal itibar payıdır. Ve bu toplumsal itibar yalnızca mücadelenin başarıya ulaştığı dönemlerle sınırlı değildir. Örgütlü bir biçimde mücadele edildiği halde kaybedilen zamanlarda da geçerlidir.
Sendikaların çatısı altında örgütlü bir mücadeleyle ulaşılan ve genellik niteliği taşıyan her başarı, kazanılan ve yasal bir niteliğe kavuşan her sosyal hak, hem sendikanın hem de onun üyesi olan öğretmenin itibarını toplumsal anlamda yükseltirken, üye olarak sendikaya aidiyet bilinci ve bağını güçlendirir. Toplumsal sempatiyi ve itibarı da arttırır. Elbette bu olması gerekendir.