Okulları
Cinler Bastı Zihinleri Örümcekler…
Atalay
Girgin*
Diyanet İşleri Başkanlığınca hazırlanan, “4-6 yaş grubu Kur’an kurslarının okul öncesi zorunlu eğitimden sayılmasına yönelik” talebini içeren raporun gündeme düştüğü gündü.
“Kızım
sekiz yaşında” diyordu bir anne, “İlk din dersinde öğretmeni cinlerin gerçek
olduğunu söylemiş.”
Ardı
sıra kızının “Anne ya yanımda yatıyorsa -Ya beni
izliyorsa -Ya kapıda dikiliyorsa - Anne ya yatağımın altındaysa…” dediğini
aktarıyordu. Kızgın ve kaygılıydı.
Kızgınlığı
sözlerine yansıyordu annenin… Nasıl yansımasın ki soyut düşünmeden uzak ve hala
somut düşünme evresinde olan bir çocuğun zihnine, bir imgeden ve kavramdan öte
herhangi bir değeri ve hükmü olmayan; salt düşsel/düşünsel, hayal mahsulü
nesneleri, gerçek diye çakmaya kimin hakkı olabilirdi ki…
Elbette
haddini hududunu çoktan aşmış olan Diyaneti ve zihinleri örümcek bağlamış; kafayı
cinler, periler, huriler ve gılmanlarla bozmuş; çocuklar dâhil, herkes ve her
şey üzerinde hakları olduğunu düşünen ve iddia eden eser akıllı zerzevatları ve
onların, toplumsal hayatın her alanında boy veren çemişlerini saymıyorum bile…
Kim Takar Eğitim ve Öğretmen
Etiğini
Ancak söz konusu okul olunca, hiçbir ‘öğretmen’in böyle bir şey yapmaya hakkı olamazdı. Olmasına olamazdı. Lakin okullarda yaşanan gerçeklik, en basit eğitim ve öğretmen etiğine, uluslararası çocuk ve insan hakları sözleşmelerine rağmen, bunun tam aksi yönündeydi.
Ve birilerinin örümcek bağlamış zihinlerinin ifrazatı olarak, müfredata ve ders kitaplarına giren ve ‘öğretmen’ sıfatını taşıyan başka birilerinin ağzından da söze dökülen cinler sınıflarda, okullarda arz-ı endam eyliyordu. Tebdil-i kıyafete bile gerek görmeden, her yerde anadan üryan dolaşıyorlardı. Ne de olsa görünmezdi bunlar! Allah muhafaza herhangi biri ansızın içinize kaçabilirdi!