Sayfalar

18 Aralık 2020

Geleceğe İthaf Edilmiş Bir Roman; “ÖZ PEŞİNDE”

 

Geleceğe İthaf Edilmiş Bir Roman; “ÖZ PEŞİNDE”


İsa KÜÇÜK

 

Boşuna söylenmemiş,“her Mülkiyelinin peşinde bir sivil vardır” sözü.

 

“Öz Peşinde” isimli romanı okuyorum, kahramanı bir Mülkiyeli ve peşinde yine birileri var… Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mekteb-i Mülkiye-i Şahane)kuruluşundan itibaren hep büyüteç altında tutulmuş:

 

“Gözümüz gibi koruyalım, iyi bakalım, mezun olanlar devleti ayakta tutsun… aman dikkat; bunlar, ‘önce mülkiye sonra Türkiye’ derler.”

 

Yüceltme ve korku…

 

Siyasal erki elinde tutanlar her zaman bu ikilem içinde ve mesafeli bir tutumla izlemişler Mülkiyeyi. Korku ağır basınca kapatılmış. Cumhuriyet döneminde de, Çağdaş uygarlık düzeyi hedefinden uzaklaşıldıkça sürmüş kapatılma baskısı, başkentin dışına atma çabaları, ötekileştirme… Karmaşık bir ruh halinin hem umudu hem de hedefi olmuş Siyasal Bilgiler Fakültesi.

 

Kendileri de Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu olan yazar Halit Suiçmez, mülkiyeli bir bilim insanının (Murat Özcü’nün) kaçırılışı ekseninde kurguladığı Öz Peşinde isimli romanı ile o ikilemi irdeleyerek anlama ve anlamlandırmaya çalışıyor.

 

Roman kahramanının soyadındaki “öz” ü kullanarak yaptığı eğretileme ile farklı anlamları buluşturan bir kaynak oluşturuyor. O kaynakta yarattığı ışıkla bağımsız, özgür ve mutlu bir Türkiye’nin mümkün olduğunu gösteriyor bizlere.

 

Değerli şairimiz Behçet Necatigil, “asıl şiirler bekler bazı yaşları” der. Bazı kitaplar da öyle olsa gerek. Hızlıca okuyup bitirdiğim, dönüp notlar alarak yeniden okuduğum Öz Peşinde öyle bir roman.

 

Yazar Halit Suiçmez, mezuniyet sonrasında Ankara bürokrasisinde üst düzey görevlerde bulunmuş, verimlilik üzerinde uzmanlaşmış ve ekonomi alanında doktora yapmış yurt ve insan sevgisi dolu bir yürek.

 

Herkesin başı sıkışınca saldırdığı “bürokratik oligarşinin” içinde doğruları-yanlışları yaşamış. Teori ve pratiğin alanda sağlamasını yapıp damıttığı tatlar ve renklerin bir bölümünü biz okurlarının görüp duymasını isteyen özverili bir çalışma, kalkınma sorunlarımızı ve çözümlerini içtenlikle dile getiren önemli bir roman Öz Peşinde.

 

Kendilerinin edebiyat alanına olan ilgi ve yakınlığından, giderek bir doçentlik tezine dönüşmesini dilediğim araştırması, “Kalkınma Konulu Romanlar” başlıklı çalışmasını görüp okuduktan sonra haberim oldu.

 

Öz Peşinde, kalkınma konulu bir roman, ama ötesi de var…

 

GELECEĞE İTHAF EDİLMİŞ BİR ROMAN

 

“Hiçbir kesimden ek katkı almadan tüm toplumun refahını artırmak mümkündür” diyor ve bu saptamanın akla düşürdüğü soruya şu yanıtı veriyor;

 

“Hiç kullanılmayan, boşta duran kaynakları kullanarak; (…) doğru işleri doğru biçimlerde yaparak Türkiye daha özgür ve mutlu olabilir”(s.17).

 

Yalnızca bu önerisiyle bile geleceğe ithaf edilmeyi hak etmiş bir roman Öz Peşinde.

Kurgusu ve konusu ile okuru içine çeken bir roman. Sürükleyici. Okunma hızı yüksek; çabuk okunuyor, ama bitirince yeniden okumayı zorunlu kılıyor. Zorunluluk, yazarının “hikaye anlatmıyor” olmasından kaynaklanıyor. “Hikaye yoksa” yeniden okunmayı neden hak etsin sorusunu duyar gibiyim burada…Yanıtı, kitabın arka kapak yazısının ilk cümlesinde bulmak mümkün: “Öz Peşinde, bir çok arayışın romanıdır.”

 

O arayışlar, hikayeyi hikaye olmaktan çıkarıyor ve her okuru düşünmeye (var olmaya) davet ediyor. Yazar Halit Suiçmez, yabancısı olmadığı konuları heyecan yaratan bir kurgu içinde edebiyat yapma kaygısına düşüp “ağdalı bir dil” batağına saplanmadan değerli bir eser haline dönüştürerek okura ulaştırıyor. Bu açıdan da, Öz Peşinde, bir ilk roman olmanın ötesine geçiyor.

 

“MUTLU VE DAHA ÖZGÜR BİR TÜRKİYE”

 

Arkasında büyük bir kütüphane bulunan Öz Peşinde’nin okurla paylaşmak istediği önemli bir derdi var: Yazar Halit Suiçmez, o derdi okurlarıyla paylaşarak büyütüyor. Bilinçli olarak yapıyor bunu. Biliyor ki sorunlar, sahiplerince tanınmaz ve görmezden gelinirse çözüm zorlaşır.

 

Yazarın derdi sevgi; ister insan isterse doğa veya yurt sevgisi olsun her okuru içine çekip derinlere sürükleyen büyük bir “sevgi.”

 

Bu sürüklenme, Romanın adında bulunan “Peşinde” sözcüğü ile buluşunca “polisiye” kavramını çağrıştırıyor. Evet, roman polisiye gibi akıcı ve hızlı… hatta polis işin içinde… ama “kaçış ve kovalamacanın” yaratacağı paniğe gerek yok. Zaten yazar, o sevgiyi doğru bir betimleme ile “paniksiz sevgi” olarak niteliyor. Paniksiz Sevgi, yakınında Defne, uzağında Fefe kokulu baharat tadı ile sürükleyiciliği yaratıyor. O baharat tadı, “Öz” e uzak okurlar için romanı sıkıcı olmaktan kurtarıyor; herkes için okunur ve anlaşılır hale getiriyor.

 

Yukarıda değindiğim “Mutlu ve daha özgür Türkiye” önerisinin hayata geçirilmesi için yapılması gereken ve sonuç, şu şekilde vurgulanıyor:

 

“…işin özü, atıl duran kaynaklar tam kullanılacak, yanlış kullanılanlar da doğru değerlendirilecek…böylece kaynaklar tam ve etkin kullanıldığında üretim ve katma değer en az iki katına çıkacak, bölüşüm de adil olduğunda ortaya çıkan sonuçtan tüm kesimler faydalanmış olacaktır.” (Öz Peşinde,s;29)

 

Tarih boyunca yönetimlerin asıl hedefi, toplumun ekonomik yönden refahı, sosyal yönden barış içinde yaşamasını gerçekleştirmek olmuştur.

 

Öz Peşinde romanında, tüm çabası ülkesinin bu hedefi gerçekleştirmesi için “kafa yoran” birilerini aymazlıktan kurtarmak isteyen bilim insanı Murat, yabancı istihbarat güçleri tarafından kaçırılır. Alıkonma sürecinde kurguladığı modeli öğrenme çabası sürerken, kahramanımız kendisi hakkında tez hazırlayan akademisyen Fefe ile karşılaşır ve Murat’ın kurguladığı sistemin ayrıntıları çalışılır. Ne var ki bu çalışma sırasında ikili arasında duygusal bir yakınlaşma başlar.

 

Yazar, haklı olarak Anadolu’yu uygarlığın merkezi olarak konumlandırır ve o merkezin sayrılıklı konularını masaya yatırır: Günümüz Türkiye’sinde tartışılan temel meselelerin saptanması ve çözüm önerilerini içeren bu dizge, o duygusal yakınlaşmanın gelgitleri arasında okura sunulmaktadır.

 

2017 yılında yayınlanmış olan romandaki şu saptama, ülkemizin tam da bugünlerde (20Kasım 2020) birinci ağızdan müjdelenen “reform” konuları ile neredeyse birebir aynıdır: “verimi sesinden yüksek demokrasi (…), istihdam ve üretkenlik odaklı büyüyen bir ekonomi; (…) sosyal ve hukuk devleti ilkelerine oturmuş bir ülke…” (s. 56).

 

Yazar, romanını geleceğe ithaf etmekle doğru bir gönderme yapmıştır ve gelinen bu noktada Halit Suiçmez’in saptama ve önerilerinin gerçek hayatta -acı deneyimlerden sonra- karşılığını bulmakta olduğunu görmekteyiz.

 

“BEYİNSEL HAZ”

Kalkınmanın önündeki en büyük engelin “merkezin temel işlevi ile yönetimin temel karakteri arasındaki çelişkiler” (s. 88) olduğuna dikkat çeken yazar, yarattığı “Kiyetür” ülkesindeki “kalkınma merkezi” görevlileri ile yaptığı değerlendirme çalışmasında bürokrasi üzerine gözlemlerini paylaşır; yaşadıklarımızı anlamak için her biri değerli birer anahtar ve gelecek için özel bir rehber niteliğindedir.

 

Olumsuzlukların ortadan kaldırılması için sihirli bir reçetesi yoktur yazarın. Reçetede yazılanlar yukarıda da belirttiğim gibi alanda sağlaması yapılmış doğrulardır. Gözlemleri, mevcut siyasetin ve bürokrasinin içinde bulunduğu durumla örtüşür. O örtüşmeyi özetleyen şu saptama önemlidir:

 

 “Yüksek ses çıkarmakla kalmamışlar, hayatlarında hiç sessiz kalarak, derin bir düşünce üretkenliği içinde yaşamamışlardır”(s.96).

 

Burada, o ada ülkedeki gözlemlerinin ülkemizde son yıllarda yaşananlarla çok benzeştiğini belirtmem gerek. Yazımın başında ‘romanı dönüp notlar alarak yeniden okudum’ derken beni ‘yeniden okumaya’ yönlendiren o soruyu burada sizlerle paylaşmalıyım.

 

Yazar, “Yirminci Yüzyılın en üretken dehasının ülkesi, nasıl bu duruma düşmüş, araştırılacak konu budur” (s.96) derken, aslında son yıllarda Nizamülmülk’ün toplumbilimcilere de ilham vermiş olan saptamasıyla söyleyecek olursak, ‘devleti ayakta tutan iki kuvvetin; asker ve sivil bürokrasinin ’uğradığı değer kaybının yarattığı yıkımlara (Ergenekon-Balyoz davaları ve bürokrasideki Fetö kadrolaşmaları) işaret ederek geçmiş, an ve geleceğe de dikkat çektiğini görürüz: “dış gizli servisler de sömürgeci amaçları için (…)üretken kafaları, öneri sahibi aydınları önce bastırmaya, başaramazsa yönlendirmeye, dahası yok etmeye uğraşırlar” (s.28-29).

 

Öz Peşinde, siyasal ve yönetsel konulara odaklanmış edebiyat eserlerinde çoğunlukla karşılaştığımız salt bir durum saptaması ve eleştiri ile yetinmeyerek, eleştirel yaklaşım yanında önerilerini de sunmaktadır. Romandaki somut önerileri kapsayan ve aşan öneri ise yazarın “Beyinsel Haz” olarak kavramlaştırdığı bir ‘kendimize gelme halidir.’ Aşk ve sevginin, bir insana yönelmiş duygusal ya da insanlığa ve dünyaya yönelik bir hümanizm olarak aşk ve sevginin gelişmenin en önemli itici gücü olduğunu bilerek ve unutmadan…“ama bedensel hazzı aşan bir zevk vardır ki o da beyinsel hazdır” diyen Öz Peşinde’nin bu sesini duyarak yaşamak… O “Beyinsel hazzı” yaşayan insanlardır ki uzamda ömürlerini hayatlarından uzun kılmayı başarmışlardır.

 

Öz Peşinde ile yazar Halit Suiçmez, “korkmayın” diyor; “bizden, öz peşinde olanlardan korkmayın. O öz, insan ve yurt sevgimizdir.”

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder