MEB’de
Fransız Öpücüğü Değil Dezenfekte ‘Öpüş’ Zamanı!
Atalay
Girgin*
Herkesin malumu ya Koronavirüs günlerindeyiz. Bu meret de bulaştıkça bulaşıyor. Sırnaşık mı sırnaşık! Sanki bulaşmak için bahane arıyor.
Eline
geçen, önüne çıkan hiçbir fırsatı da kaçırmıyor haspam… Hele de biri yakınlaşmaya
görsün olur olmaz birilerine… Ve bir Fransız öpücüğü konduruversin birinin
dudaklarına… Örneğin; otel odalarında… Kapı arkalarında… Boş bir sınıfta… Bir
garsoniyerde… Kapısını arkadan kilitleyiverdiğiniz bir makam odasında…
Gözlerden uzak köşe bucak bir yerlerde… Tenhada menhada… Al başına belayı…
İyi
de… Koronavirüs günlerindeyiz diye memleketim insanı hiç kaçamak yapmasın, hiç
öpüşmesin mi? Hiç sevişmesin mi? Ya da işini öpüşmeden mi görsün? Olur mu hiç
öyle şey?
Yeri ve zamanı ne olursa olsun… Her şey adabınca, usulünce olmalı… Sevişmeden öpüşmek olursa da öpüşmeden sevişmek olmaz. Ama her ikisi için de hijyen önce gelir!
Peki; Koronavirüs haspası, meydanı boş bulup
kırıta kırıta, hem de sırnaşık ve işveli bir halde ortalıkta dolaşıp dururken,
daldan dala konarken nasıl olacak bu iş? Memleketim insanı nasıl öpüşecek?
Nasıl sevişecek? Hem de öpüşmeden… Yok! Daha neler!
İşte…
Memleketim insanına karalar bağlatan, neredeyse “Milli Mesele”ye, toplumsal bir
krize dönüşüp, hükümeti bile yerle yeksan eyleyebilecek bu sorun üzerine MEB
bürokratlarından birileri kafa kafaya verip günler ve geceler boyu düşünmüşler!
Bir çözüm bulabilmek için kapandıkları odalarda yemeden içmeden kesilmişler!
Sararıp solmuş, iğne ipliğe dönmüşler! Elbette her şey memleketimin güzel
insanları, öğretmenleri için “milli” ve “yerli” bir çözüm bulabilme uğruna…
Yasalarda,
genelgeler ve yönetmeliklerde, kara kaplı kitapların sayfaları arasında nice
formüller, nice yol ve yöntemler aramışlar! Ama nafile! Bulduklarını sandıkları
ya da akıllarına gelen hiçbir şey işe yaramıyormuş! Tam da her şeyden umudu
kesmişken, ne olduysa, kimin aklına geldiyse, uçuk mu uçuk, ama Hızır misali bir
öneri çıkıvermiş ortaya… Başlangıçta kendilerinin bile işe yarayacağından
kuşkulu oldukları, burun kıvırdıkları bir öneri…
MEB
bürokrasisinin, bu fedakâr ve cefakâr; varlarını yoklarını eğitime vakfetmiş, “gerçek
vatansever, gerçek Müslüman”, “yerli ve milli” bürokratları kararsızlık içinde
bocaladıkça öneri sese dönüşüp odanın içinde dalga dalga yankılanarak,
kulakları sağır edercesine dolaşmaya başlamış: “Fransız öpücüğü değil!
Dezenfekte ‘öpüş’ zamanı…” “Fransız öpücüğü değil! Dezenfekte ‘öpüş’
zamanı…”
Dezenfekte ‘Öpüş’ Hep Birlikte
Söğüş
Ses
yitip ortalıktan el etek çektikçe kendilerine gelen bu hayırsever, “gerçek
vatansever, gerçek Müslüman”, “yerli ve milli” MEB bürokratları gaipten
gelircesine, Hızır misali peyda olan bu öneriyi vatan-bayrak-millet-ümmet
aşkına hayata geçirmeye karar vermişler. Gayri milli “Fransız öpücüğü” de
neymiş, yerli ve milli dezenfekte öpüş varken…
Sonra
düşünmüşler: Dezenfekte öpüş için, dezenfektan gerek ve dezenfektan aparatı!
Hem de ahşap stantlı… Ama öyle azar azar, birer ikişer değil, demişler! Ve
hemen kolları sıvamışlar! Elbette kendileri için hiçbir çıkar gözetmemiş,
hiçbir şey istememişler! Her şey vatan için, her şey devlet-millet-ümmet için!
Hele de mevzu eğitim ve öğretmenlerse, gerisi teferruattır, deyip kimi yollara
düşmüş kimi telefonlara sarılmış!
Nerelerden
nerelere ulaşmışlar! Mesele hizmet, çözüm de “yerli ve milli” olunca memleket
kazan olmuş onlar kepçe… Hem de ne kepçe…
Yolları
Adana’ya düşmüş! Buraya kadar gelmişken, elbette Adana İl Milli Eğitim
Müdürlüğü’ne ve onun müdürüne uğramamak olur mu? Elbette olmaz!
Peki;
sonra ne olmuş? Elbette kebaplar yenmiş, yanında şalgam suları içilmiş! Ardı
sıra tatlılar mideye indirilmiş! Eh bunları sindirmek de gerek… Dahası pamuk
elleri cebe atıp faturayı da ödemek… Ya da bunu birilerine ödetmek gerek! Onlar
da sonuncuyu tercih etmişler! İş bağlanmış… Ve sonunda öpenler memnun,
öptürenler ve bu ‘öpüş’e aracılık edenler memnun! Hele de ‘öpüş’ dezenfekte edilmişken…
Sıra kelle söğüş ziyafetindedir artık!
Ah
bir de oyunbozanlar ve söğüşlendiklerini fark edip mızıkçılık yapanlar olmasa…
Aslında her şey daha güzel olacaktır ya… Neyse…
Bu
noktadan hareketle sadede gelelim: Peki; iş kimler arasında bağlanmış? İşte,
iddialara göre rant tezgahının tarafları ve bazı unsurları…
Adana İl MEM Müdürü Veysel Durgun
Ara
başlıktan da anlaşılabileceği gibi, iddialara göre, bu dezenfekte ‘öpüş’ işinin
Adana’daki asıl organizatörü ve aktörü İl Milli Eğitim Müdürü sıfatıyla Veysel
Durgun’dur. Durgun yetkisini ve nüfuzunu kullanarak en yakınındaki özel kalem
müdürü Hüseyin Demir’den başlayarak şube müdürlerine dek bu süreci organize
etmiştir. O dönem Yüreğir İlçe Milli Eğitim Müdürü Salih Erden de bu sürecin
bir parçası kılınmıştır. En azından iddialar bu yönde…
MEB
merkez teşkilatındaki baş aktörlerinden biriyse, iddialara göre bir bürokrattır.
Kendisi “MEB’de Ahlâki Çürüme ve Ahlâksız Teklif”1
başlıklı iki yazıma, hakkındaki başka iddialar nedeniyle konu olmuştu. “MEB’de
Büyük Operasyon” metnini yazdığı iddia edilen ‘Vali’nin “has adamı” olarak
nitelenen bir daire başkanı… Yani MEB merkez teşkilatındaki rant ve koltuk
çetelerinden birinin içinde…
İl
Milli Eğitim Müdürü Veysel Durgun, MEB’deki söz konusu daire başkanı ve saz
arkadaşlarının anlaşması sonucu, önceden bağlantı kurulmuş olan firmaya ilk
etapta 500 adetlik “Elektronik Ahşap Dezenfektan Standı” siparişi verilir. Mayıs
ayı başında kesilen ilk faturaya göre, bunların birim fiyatı “1420 TL”dir (Sakın
ha! Bu fiyata ahşap dezenfektan standı mı olurmuş, demeyin! Malum… Mal öpmeye
ve öpülmeye ve birilerini öptürmeye hazır müşteriye satılır).
Ancak
her bir dezenfektan standı için okul müdürlerinden istenen para “1675 TL”dir.
Cihaz ücretlerinin yatırılması istenen banka IBAN numarası ise yukarıda adı
geçen birine aittir. İl Milli Eğitim Müdürü Veysel Durgun’un özel kalem müdürü
Hüseyin Demir’e. Her şey kontrol altındadır artık.
İlk
partide 500 adetlik bir dezenfekte ‘öpüş’ gerçekleştiren ekibin, daha sonra bu
sayıyı nerelere kadar çıkardığı şimdilik bilinmemektedir. Ancak bazı okul
müdürlerinin bu dezenfektan stantlarından, İl Milli Eğitim Müdürünün gazabına
uğramama kaygısıyla, 2’şer 3’er aldığı dillerdedir.
Şimdi
siz “Buraya kadar olup bitenlerde ne var ki…” diyeceksiniz! “Sonuçta alan
memnun satan memnun! Öpen memnun öptüren memnun! Bize ne bundan… İhale yapılsa
ne olur yapılmasa ne olur?” İş bunlardan ibaret olsa “Haklısınız!” derdim. Ama
kazın ayağı hiç de öyle değil. Hele hele iddialara göre hiç mi hiç değil!
Mesele İhalede Değil Şişirilmiş
Faturada
Adana
İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ndeki olayın duyulmasından kısa bir süre sonra
oyunbozanlar ve söğüşlenenlerden bazıları seslerini çıkarmaya başlar.
Önce
CHP Adana Milletvekili Orhan Sümer, bir “Soru Önergesi”yle sorunu Meclis’e
taşır. Birkaç gün sonra da Evrensel Gazetesi daha ayrıntılı bir haber2 yapar.
Evrensel
Gazetesi’nin haberinde de Milletvekili Orhan Sümer’in “Soru Önergesi”nde de
ağırlıklı olarak, bu dezenfektan aparatlarının ihale yapılmadan alınmış olması
üzerinde durulur. Bu önemlidir. Ancak daha önemli sorun faturadaki şişirilmiş
fiyatla bunlar için anlaşılan fiyat arasındaki farktır.
İnternet
ortamında kısa bir araştırma yapan herhangi biri bile hem faturada yer alan
birim fiyat hem de okul müdürlerinden istenen ücretle piyasadaki gerçek
fiyatlar arasındaki farkı çok net görebilir. Asıl sorun ve asıl vurgun burada
yapılmıştır.
İsteyen
araştırıp aradaki fahiş farkı hesaplayabilir: Elektronik Ahşap Dezenfektan
Standı üzerindeki aparatın ürün kodu “XDQ110”dur. Bunun üzerine monte edildiği ahşap
standı ise herhangi bir marangoz atölyesinde adedi yaklaşık “100 TL”ye, hadi
bilemediniz 150-200 TL’ye yaptırabilirsiniz. Birim maliyeti 300 ile 500 TL
arasında değişebilecek alelade bir aparat okul müdürleri üzerinden okulara 1675
TL’ye satılmıştır. Peki; aradaki fark kimler arasında pay edilmiştir? Asıl soru
ve sorun budur.
Nitekim
Ekim ayı sonlarına doğru sosyal medyaya düşen bir iddia bu hesabı doğrular
niteliktedir. Hatta benim kabataslak ve yuvarlayarak yaptığım hesap, iddia
edilen rakamın yanında “devede kulak” bile değildir. Bu rantın ve vurgunun MEB’deki
ayağı olan daire başkanına işaret eden ve ihbar özelliği taşıyan bu iddia ve
paylaşımda aynen şöyle denilmektedir: “Adana il mem müdürüne zorla sattırdığın 1.5 milyon
dezenfektan ücretini kim ile bölüştün?”
İşte birilerinin “Fransız öpücüğü” değil! Dezenfekte ‘öpüş’
macerasının faturası…
Sözün Özü: Ne yazık ki MEB ve Türkiye’de eğitim en tepeden en
aşağıya dek bu insanlara emanettir. Çocuklarınız bu insanlara emanet! Bu
insanlar içinse eğitim, eğer ucunda rant yoksa, dertler sıralamasında bir dert
bile değildir. Olsa da olur, olmasa da…
* Ankara
Üniversitesi, DTCF Felsefe Bölümü mezunu ve “Arzu Okulu”, “Aşk Mavidir Öğretmenim”, “Lağımpaşalı”, “Öğretmen Düzenin Duvarındaki Tuğla”, “Edebiyat Nedir Ki…”, “Allah dedi
Üstad-ı Azam” kitaplarının yazarı. Felsefenin Işığında / Felsefece; http://atalaygirgin.blogspot.com
1 İlgili Yazı
İçin Tıklayın:
https://www.gercekgundem.com/yazarlar/atalay-girgin/2698/mebde-ahlki-curume-ve-ahlksiz-teklif
2 Evrensel
Gazetesi’nin Haberi İçin Tıklayın: https://www.evrensel.net/haber/404690/il-milli-egitim-okullara-iban-atti-dezenfektan-cihazi-parasini-okullardan-istedi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder