Ziya
Selçuk İtiraf Etti!
Atalay
Girgin*
Dile
getirilen her doğru bilgi itiraf değildir. Ancak her itiraf doğrudur. Çünkü
hiçbir itiraf, nesnesine/eylemine uygun olmayan bilgi içermez. Eğer içerirse, o
beyan ya da bilgi itiraf niteliği taşımaz.
Peki;
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk neyi itiraf etti?
“Aldatıldım!
Allah affetsin!” mi dedi? Yüz binlerce ‘atanamayan öğretmen’, sabırsızlıkla atama
takvimini ve atama sayısının açıklanmasını beklerken, bunun yapılamamasında
kendi payına düşen ve yerine getiremediği sorumluluğa ilişkin hakikatleri mi
dile getirdi?
Bir
yanda KPSS’ye girmiş ve ‘atama bekleyen öğretmen’ler varken, KPSS’ye bile
katılıp katılmadığı, katıldıysa yeterli puanı alıp almadığı belirsiz, “ücretli”
olarak çalışanlardan ‘bazıları’nın (Buradaki ‘bazıları’, başta ‘atanamayan-atama
bekleyen öğretmenler’ olmak üzere, herkesin “Mim” koymasını gerektirecek kadar
önemlidir) “kadrolu öğretmen”liğe geçirileceğine ilişkin iddialara
doğruluğundan kuşku duyulmayacak yanıtlar mı verdi?
Elbette
hayır!
Buna
rağmen, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un “Teke Tek” programında, Fatih
Altaylı’ya verdiği cevaplardan ikisi oldukça önemlidir1.
Zaten bu yazının konusunu oluşturan da birbiriyle bağlantılı bu açıklamalardır.
“Ücretli Öğretmen”lik Deyip
Geçmeyin!
Bunlardan biri "Ücretli Öğretmen”likle ilgiliydi. Adı geçen programda Bakan, okullardaki
öğretmen açığının “ücretli marifetiyle” kapatıldığını söyledi. Bu bilinmedik
bir durum değildi zaten.
Ancak
“Ücretli marifetiyle” sözünü hafife almayın. Ziya Selçuk “40 bin ücretli
öğretmen” çalıştırdıklarını söylese de… Farklı kaynaklara göre bu sayı, yani
ücretli öğretmen sayısı, yaklaşık olarak 80 bin ile 92 bin arasında değişiyor.
Hatta ‘atanamayan/atama bekleyen öğretmenler’in sosyal medya paylaşımlarına
göre bu sayı, yuvarlak hesap 100 bin.
Keza
“Ücretli Öğretmen” olabilmeyi de hiç kolay sanmayın! Çünkü KPSS puanı ne olursa
olsun, üniversitelerin fen-edebiyat fakültelerinden ya da öğretmenlik bölümü
mezunlarından her önüne geleni her talep edeni “ücretli öğretmen” yapmıyorlar.
Özellikle de “ücretli öğretmen” olma talebiyle başvurunun yoğun olduğu il ve
ilçelerde.
Buralarda
görevlendirilmeyi sağlama kıstası, “ücretli öğretmenlik” başvurusunda bulunanın
yeterliliği değildir. Türkiye toplumunun içerisinde yaşadığı koşullarda, olup
bitenin farkında olan her insanın bilebileceği gibi, il ve ilçe milli eğitim
müdürlükleri üzerinde sözü geçen, dışarıdaki ve içerideki nüfuz sahibi bazı ‘malum’
etkili kişiler ve kurumlardır. Bunların kim olduğu da aşikâr olsa gerek…
Velhasıl
üç kuruşa “ücretli öğretmen”liğin yolu bile birçok yerde ‘torpil’den
geçmektedir günümüz Türkiye’sinde… Şu günlerde bunların bir kısmının da
“kadrolu”ya dönüştürülmesi konuşuluyor. Peki; hangi kıstaslara göre? Elbette
yanıtı belli sorunun… Daha fazla söze gerek var mı?
“MEB Suç İşliyor”
ZiyaSelçuk yukarıdaki açıklamanın yanı sıra, aynı programda, “özrü kabahatinden
büyük” diye nitelenmesi gereken bir başka beyanda, yani aynı zamanda ihbar
niteliğinde bir itirafta bulundu: MEB’de asgari ücretin altında bir ücret
karşılığında “ücretli öğretmen” çalıştırılmakta olduğunu söyledi. Bir başka
deyişle, tabiri caizse “MEB suç işliyor” dedi.
Ne
kadar kısa olursa olsun, programda yaptığı bu konudaki açıklama nedeniyle, Ziya
Selçuk’u kutlamak gerek. Çünkü Milli Eğitim Bakanı, söz konusu açıklamalarıyla
bir Türkiye gerçeğini ortaya koydu. Bıraktım özel sektörün farklı
işletmelerini, resmi bir kurum bile bir çalışana verilebilecek en düşük ücret olan,
asgari ücret kuralını hiçe saymaktadır. Ve bunun adı MEB’dir.
Bir
başka deyişle, Ziya Selçuk, iktidarın, altına imza attığı kuralı bile önce
kendisinin çiğnediğini beyan etti. Bu koşullarda hem de eğitim gibi bir kurumda
bile haktan, hukuktan ve etik değerlerden söz etmenin ne kadar lüks olduğunu gözler
önüne serdi.
Sendikalar Sustu
Ziya
Selçuk’un bu açıklaması sonrası, patronların ve işverenlerin çıkarlarını değil
de işçilerin, çalışanların çıkarlarını savunan her sendika, kendi koltuklarını
korumanın ve o sayede elde ettiği maddi ve manevi ayrıcalıkları koruma derdinde
olmayan her sendika yöneticisi ve işçi temsilcisi, Dünya’nın neresinde olursa
olsun ayağa kalkardı.
Ancak,
asgari ücret tespit komisyonunda görüşmelere katılan ve belirlenen asgari ücret
rakamının altına imza atan sendika yetkilileri bile seslerini çıkarmadılar.
Keza “Biz kuralları, yasaları çiğnetmeyiz” diye caka satan mülki idare amirleri
kıllarını bile kıpırdatmadılar. “Tüyü bitmemiş yetimin hakkını kimseye
yedirmeyiz” diye maval okuyanlarsa, “Aslolan itibardır, gerisi tefarruat”
anlayışıyla duymazlıktan, bilmezlikten ve görmezlikten geldiler. Ya yargı ve
savcılar?
İşte,
memleketin ahvali böyleyken, Ziya Selçuk’un asgari ücretin altında “ücretli
öğretmen çalıştırıldığı”na dair itiraf hükmündeki kısacık açıklamaları bile,
kelimenin gerçek anlamında kutlanmayı gerektirir.
Lakin İtiraf Yetmez!
Memleketin
ahvali malum olsa da şimdi bir adım daha atması ve itirafın gereğini yapması gerek
Ziya Selçuk’un. Çünkü her itiraf doğru olmanın yanı sıra, itirafın öznesine
sorumluluklar yükler. Her itiraf kişinin kendi kendisine verdiği ödevdir.
Ödevler manzumesidir.
Bunların
başında, öznenin kendisiyle yüzleşmek vardır. Sıfatını, statüsünü paranteze
alarak, bireysel olarak içerisine düştüğü ve yaşadığı gerçeklikle yüzleşmek ve
bunun bedelini sırtlanmak da vardır.
Lakin
bunlar yetmez. Çünkü itirafın konusu olmuş bitmiş, yani müdahale edilip
değiştirilemeyecek ölçüde geçmişte kalmamış ise hala gerçeklikte varlığını
sürdürüyorsa, hemen hareket geçmek gerek. Var olan yanlışı düzeltmek, yapılan /
yapılmış olan uygulamadan dolayı doğmuş hak kayıpları varsa acilen bunları
telafi etmek gerek.
Aksi
halde itiraf kadük kalır. İtiraf vasfını bile yitirir. Tıpkı; hak, hukuk,
adalet, etik, saygı, sevgi, “tüyü bitmemiş yetim hakkını yedirmem”, vb. gibi… Laf-ı
güzaftan öte gitmez!
Peki;
bu, Ziya Selçuk’a yakışır mı? Cevap sizindir efendim!
* Ankara Üniversitesi, DTCF Felsefe Bölümü
mezunu ve “Arzu Okulu”, “Aşk Mavidir
Öğretmenim”, “Lağımpaşalı”,
“Öğretmen Düzenin Duvarındaki Tuğla”, “Edebiyat
Nedir Ki…” kitaplarının yazarı. Felsefenin Işığında / Felsefece; http://atalaygirgin.blogspot.com
1 “Ziya Selçuk ‘Atanamayan Öğretmenler’ İçin
Dedi Ki…” https://www.gercekgundem.com/yazarlar/atalay-girgin/1673/ziya-selcuk-atanamayan-ogretmenler-icin-dedi-ki
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder