Sayfalar

10 Kasım 2023

Sonlu İnsanın Sonsuz Us Büyülenmesine

                         Sonlu İnsanın Sonsuz Us Büyülenmesine

                                                        İsmet Kiraz 

Sonlu insanın sonsuz us büyülenmesine

Her gün dönümünde
Taşıdık yüreğimizi zamana
Her gün dönümünde
Yakarken güneş ak bedenlerimizi
Bilincimizden başka taşıdığımız ne
Güneşe karşı ve onunla beraber
Aynada bakardık yaşlı ve genç bedenlerimize
Toprak daha uzak değildi gökyüzüne

Tanıklara

Yeryüzü ve gökyüzü arasında
Tanıklık ettik
Büyük insanlık tarihine
Gidiyorum
İzler üstünde tapınaklara
Gidiyorum
Yıkımımı gözetlemeye
Gidiyorum
Tarihin yaralı bilincine
Sıfırın tarihe düştüğü gündü belki.

Fukara tarihin şairi!
Şiirin imgesini
Kurduğu çatıda
Hep bu talan vardı

İzler üstündeki oyun

İzleyici tarihçinin şarkısıyla doluyken kulak
Öteki gezginin şarkısını duymaz olduk

Kralların gölgesine sığındı öğütler
Onların, ötekilere öfkesi
Kutsandı giz
 

Tanrılarının kudretinde

Ey tanık
Bak gör ki
En yakındaki ve en uzaktakinin
Bizler için yarattıklarına

Gezginin masalı değil bu
Şükür öteki gezginin
Öte yakadan bize getirdi mızıkaya


Sen!
Uyuyan tarihi uyandıran tarihçi!
Şu son şarkıyı söyle de
Bizi saran iskelet kolların
Çürüsün artık toprakta.

Işık vurdukça güne
Düşer üstüme tarihin gölgesi
Zaman ardında kalır gölgenin
Ve
Gölgesinde yaşıyorum krallıkların

Şimdi izler üstünde erinçler besleyerek dünyaya
Sevgilinin sıcak nefesinde
Gidiyorum

Sıkıştırılmış usum surların ardında
Surların ardında avlular
Avluların ardında evleriniz
Evlerin ardında odalar
Odalar kapalı ve kitli…

Bu korku
Bu yalnızlık
Büyütür kör karanlığı

Övüncüm,
Dumandan iletişim kuranadır
Sınırların ardında

Bağışlayın beni
Yüce ırkların koruyucuları
Basıyorum küllere gömülü anıtlarınıza
Kurgularınızdan arınarak
İlerliyorum sınırlarınızda krallıklarınızın

Konuşuyor saraylarınız
Anlatıyor bize mızrak uçları
Konuşuyor kemik yığınları

Bu öfke
Çoğalır bizden ötekilere
Ötekilerden bize.

Bu öfke
Beni, umutsuzluğa yaklaştırınca
Usum Nuh’un söylencesine takılır
Taşınırım tufanlarda
Ağrı’nın tepesine

Öncüllere

Gidiyorum izler üstünde...

İskender’in yanında savaşan bendim
Aynamın içindeydi dünya,
Dünya kılıcımın ucunda

Denizlerdeki korsandım ben
Bütün adalara korku salan
Yedi başlı canavarları yenen
Yüreğinizdeki korkuyu savan da ben
Kölelere pranga vuran soylu da
Spartaküs’ün yanında savaşan baş köle de bendim ben..
Veee
Yeni yaşantılara kalkışan bilge de ben.

...

Ey Tarih!!
Benden başka nesin ki sen?

Çok sesli konuşuyor öfken...
Yenilenler yenenlerin bilinciyle dolu
Hangi ünlü şair sizden söz etmez ki
Hangi ressamın o yüce tablosunda ‘yok’sunuz
Hangi efsaneden yoksunsunuz?
Ey trajedinin oyuncuları
Ey talanın öncüleri
Ey korkunun bilinci
Şairin öfkesi
Sandığınızda gizli bir şey yok mu bize?
Bağışlamaz mısınız bize bir orman çiçeğini?
Sözcükler tükensin nefesimde
Ruhum ırmaklarda yıkansın
Arınsın benliğim öfkeli öncülerden

Aşka dair

Aşk! asılı kaldın aynamda
Varsaydığım biçimine
Uzanıp durur ellerim
Uzanıp durur sözcüklerim
Yok seninle uyuşan şey

Sayıklama nöbeti sözcükleriniz
Dökülür inci tanelerinden.

Sözcükleri bulayıp çamura
Can katarım
Atlar yaparım sözcüklerden
Binerim üzerine bir elimde kırbaç
Sürüklerim
Katarım oyununuza
Oysa
Onlar aşkları masallar hülyasına taşıdılar
Yaşamı sözcüklere kurban ettiler


Söyleyin şimdi;
Varlığımızı hangi dansla tamamlayacağız
Cesetlerin dansına dönüştü aşk sözcüklerimizde

Karıncayım su taşırım yangın yerlerine

Ve yolcusuyum pazar yerlerinin
Yollar Pazar yerlerine götürür bizi
Pazar yerlerinde kurulu evler
Kentler
o pek büyük savaşlar
Pazar yerlerinde doğaçocuklar
aşklar

Ey şair
Aşka dair neyin mübadelesini yaparsın

Aşk
Biliyorum ki
Senin tarihin
Barbarlık ve yaşanmamışlık tarihidir
Yine de geçmeli oradan
Köle ruhum
İşlemeli örgüleri
Beklemeli aşkı aşkla değişme uğruna

Yanıtlayın bizi dokunuşlarınız la
Yanıtlayın yüzümü ve yüzünüzü

Kehanetin öncülleri

İçimizdeki kehanet sır değil
Dokunduğum her şey bana ait
Benim dışımda hiçlik duygusu
Hiçlik duygusu
Uçuşan nesneler
Giz dolu evren
Sizi sonsuzluğa fırlatıyorum
Er-iyin büyülerin-izle
Nesnelerin sonsuz dünyasında
Artık yer açmayın yanınızda
Gücüm yok aranızda
Ey şair neden mistik tarihin özdeş isin
Yüreğinizdeki acı giz değil
Tanıdıktır bize
Söyleyişin kaosa özgü
Kırılıyor bakışlarım,
İtin göz ışıltıları mı
Kendi yanılsamalarınızdan

Ruh arayıcılarına

Ey sen köşede saklı
Ebedi tanrın için kurban seçen
Ey sen taşa biçim veren sanatçı
Yaratımını sundun tapınaklara
Yabancı tuttun bizi

Ey sen kendi yüreğin yerine
Bir kahraman yüreği taşımak isteyen

Ey sen !
Aşkta büyülü
Olmak istersin övgüler içinde
Ve kadınlığına lanet yağdırırsın

Ey sen ki iyi bir insan olmak istersin
Ahlaki yargılar içerisinde boğazlanırken

Sen şair, zaman ve mekan üstü olmak istersin
Tüm insanlık tarihinde
Kendini bir tanrının
Büyülü ruhunda kutsamak istersin

Yenik düştü şimdi
Yakarışlarınız
Tırmalıyor
Kulaklarımızı

Ve
Ölü dudağımızda-ki ezgi
Ruh arayıcıları
İçin

Anlam arayıcılarına

Yaygara kop-arıcıları
Anlam arayıcılar
Büyüklük yollarında
Hiçlik çukurlarına düştüler

Oysa yorulmuşuz dur,
Oturmuşuzdur kıyısına kentlerinizin,

Yarenlik etmişizdir söylencelerinize.
Belki de konuşmuşuzdur
İki dilsiz gibi
Karıştı hepimizin
Öyküleri tüm insanlık tarihine

Yalnızlığı övücüler

Yalnızlığı övücüler
Sığmadı kendi yalnızlığınız bu evrene
Yalnızlık, kendinizi büyütmekse
Büyütün kör karanlığınızı
Bilinmeze gömülseydik boğazlardık kendimizi
Yalnızlığı övücüler tanıdıktır yalnızlığımız bize
Görmüşüzdür denizlerini bu dünyanın
Balıklarını görmüşüzdür
Gül bahçelerinden geçmişizdir
Dokunmuşuzdur bir kadının ruhuna
Sevişme çığlıkları atmışızdır
Sıvazlamışıdır çocukların başını

Ve
Acısını çekmişizdir bu dünyanın
Lanet yağdırmışızdır her kötü tutuma
Övgüler bağışlamışızdır her iyi tutuma
Baş-kaldırmışızdır yasa koyucularına
Değişimini görmüşüzdür tanrı yasalarının
Yanılgı değil bu

Çoban arayıcılarına

Yakarır, şairde gün aşırı sözcükler
Önce ekmeğimizi
Sonra kadınlarımızın ruhunu kopardılar bizden
Bedenimizi kopardılar başlarımızdan
Düşman ettiler bizi bize

Biliyorum yeniden yarattılar bizi
Evvel yok tüm tarih biziz
Tüm bedenlerden süzülüp gelen
Bedenimde cisimleşen
Bir ömür taşıyorum

Ey matematiksel kesinlikler,
Sizlerle gelen nesneler ben değilsem
Kimim ben.

Değiştim aşkta
Değiştim nesnelere dokunuşlarımda
Kendi dışımızda ve kendimizle
Evril-eşerek nesneler dünyasında
Vardık yüzümüzün dönüşümüne
Dönüş yok artık geçmişe ey çoban arayıcıları
Yüzünüzü dönün artık kentlere

Ey delişmen
Çığlığını göm sesime
Yüzün, var oluşunu anlatır
Anıtlarda gömülü kalmasın yüzün

Sen ki şair ebedi büyüklüğünü
Bir tek eylemde kenetler-sin

Artık düş yakamızdan
Hortlatma bizi bize karşı

Kendi çağını anlat ki yerini bileyim


Işık demeti gibi parlıyor yüreğim
Ah nasıl parlıyor çocuk bakışı gözleriniz

Uydurmamalı insanın ritmini tarihin ritmine
Çağın kendi diline dolamalı zamanı
Şarkısını söylerken benimle doğan her şeyin
Güneş iniyor suya
Susun ağıt yakmayın
Ve bildiğim şarkıların doğuşu gibi
Büyürken usum
Gök bilimcinin buluşu gibi
Yeniden varırım
Soluk alışımda duyduğum ezgiyi
Benimle doğan her şeye eşim şimdi
Dilim nesneleri birbirine bağlayana dek
Bağışlasın beni
Dil bilimciler
Gölgesinde yazıyorum krallıkların

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder