Koronavirüs
veya şeyleri yerli yerine koyabilmek!
Fikret
Başkaya
“Eski dünya
ölüyor; yenisi ise henüz ufukta
görünmüyor ve bu alacakaranlıkta canavarlar ürüyor”.
Antonio
Gramsci.
Atmosfer
ısınıyor, ekosistem bozuluyor, ekolojik yıkıma sosyal kötülükler [ işsizlik,
açlık, yoksulluk, sefalet, iğretilik…] eşlik ediyor. Toplumsal eşitsizlikler
skandal boyutlara ulaşmış durumda… Artık metalaşmamış, paralılaşmamış, şeyleşmemiş,
özelleştirilmemiş, soysuzlaşmamış bir şey yok! Sağlığın ve eğitimin finansmanı
için yeterli kaynak ayrılmıyor. Sayıları artan yaşlılar çaresiz. Gıda
sanayileri insanları ‘doyururken’ zehirliyor… Evsizler mütevazı bir konutun
kirasını ödeyemez halde.Kamu hizmeti kavramı nerdeyse defterden silinmekte…Bireyler,
aileler, şirketler, belediyeler, devletler borçlu… ve artık borçlar ödenebilir olmaktan
çıkmış bulunuyor… Devletler münhasıran kapitalist sömürünün, yağma ve talanın
hizmetinde… Fakat bir şey daha var: Bir bütün olarak ‘insanlık’ da doğaya
borçlu… Zira, doğanın bir yılda ürettiği ‘yeni kaynağı’, insanlar altı ayda
tüketiyor…Her geçen yıl doğaya borç büyüyor ve her yeni yılda ‘Dünya limit
Aşımı Günü’ öne çekiliyor…İyi de neden böyle oldu, neden her şey sarpa sardı,
neden dünya çığırından çıktı? Kapitalizm neden iflas etti…Neden genel bir
sürdürülemezlik durumu ortaya çıktı? Bu genel iflas tablosunun gerisinde aslında
ne var?
Bir
sosyal olayı, olguyu [fenomeni], sosyal süreci açıklamak, bilince çıkarmak için,
bir dizi neden sıralamak adettendir. Aslında bu gereklidir de. Lâkin o kadarı
şeylerin gerçeğine nüfuz etmek, bilince çıkarmak için yeterli değildir. Bir
‘nedensellik hiyerarşisi’ oluşturmak, tüm nedenler içinde asıl belirleyici olan
‘nedeni’ başa yerleştirmek de gereklidir… Ve asıl neden de,kapitalizmle
birlikte doğa- toplum -ekonomi ilişkisinin ters-yüz olmasıdır… Normal olarak
ekonominin toplumun hizmetinde olması, onda ‘içerilmiş olması’ [mündemiç],
ilişkinin yönü toplumdan ekonomiye doğru olması gerekirken, kapitalizmde ekonomiden
topluma doğrudur…Toplum ekonomi tarafından sömürgeleştirilmiş [kolonize
edilmiş] durumdadır… Kapitalist toplumda ekonomi bir araç değil, amaç haline
gelmiş bulunuyor…Şimdilerle yüzyüze geldiğimiz, sayısız kötülüklerin,
saçmalıkların, akılsızlıkların, sefaletin ve çürümüşlüğün gerisinde, sözünü
ettiğim bu ‘temel sapma’, bu ‘temel çelişki’ var… Dolayısıyla, nasıl bir zemin
üzerinde durduğumuzu, ne ile cebelleştiğimizi bilmek büyük önem taşıyor… Tabii,
sözünü ettiğim bu saçmalığın da vakitlice aşılması gerekiyor. Aksi halde
insanlığın ve uygarlığın geleceği kararmaya devam edecektir…
Sürdürülebilir
bir yaşam için işe, doğa- toplum- ekonomi ilişkisini bulunmaları gereken zemine
çekebilmeye, bir ‘düzeltme operasyonu’ yapabilmeye
bağlı…Üstelik onu da vakitlice yapmak gerekiyor… Aksi halde geriye kurtarılacak
pek bir şey kalmayabilir…Başka türlü söylersek, ilişki tersliğini aşmak
gerekiyor… Yazının başlığındaki gibi, ‘şeyleri yerli yerine koyabilmek’
gerekiyor… Kapitalizm dahilinde ilişkinin yönü: ekonomi ➔ toplum ➔ doğa şeklindedir.
Oysa, doğa ➔ toplum ➔ ekonomi şeklinde olması gerekiyor… Ancak
o zaman yaşamakta olduğumuz tüm kötülükleri, akılsızlıkları, saçmalıkları, her
türden sefaleti ve kepazeliği bertaraf etmek potansiyel bir olasılık haline gelebilir…
İşte
o zaman, yeniden yaşanabilir bir dünya ve toplum mümkün hale gelecektir. Eğer
insanlar kapitalizmin ne mene bir şey olduğunu bilselerdi, bu günkü netameli
sonuçları yaşıyor olmazdık… Fakat kapitalizmin anlaşılmaması için müthiş bir
çaba var. Okullar, üniversiteler, siyasetçiler, devlet ricali, medya, ‘konunun
uzmanları’, “kanaat önderleri” denilen zevat, insanlarıkapitalizmi alternatifi olmayan
bir sistem olduğu yalanına inandırmak için büyük çaba harcıyorlar. Oysa
kapitalizm insanlık ve uygarlık tarihinde bir sapma ve küçük bir
parentezdi… Eni sonu beş yüzyıllık geçmişi var ama o kadarcık zamanda dünyayı
yaşanamaz bir yer haline getirmiş bulunuyor! Kapitalizmde araçlarla amaçlar ters-yüz
olmuş,“öküz arabanın arkasına koşulmuş” durumdadır…Üretimin birincil amacı
insan ihtiyaçlarını karşılamak- tatmin etmek- değil, pazarda satmak, kâr etmektir…Kullanım
değeri değil, değişim değeri üretmektir… Ve kapitalizm sınırsız
büyüme, yayılma, genişleme dinamiğine sahip bir sistemdir…Fakat bu dünyanın
kaynakları sınırlıdır-sonludur… Tabii, sınırsız büyümeye, sınırsız tüketimin
de eşlik etmesi zorunluluğu var… Şimdilerde, işte ilkim krizi, ekolojik
yıkım dediğimiz de dahil, sayısız kötülüklerin nedeni bu temel çelişkinin
sonucudur… Kapitalizm her şeyi metalaştırıyor, şeyleştiriyor, parayla
alınır-satılır nesnelere dönüştürüyor… Haylı zamandır sıra,canlının metalaştırılmasına gelmiş
bulunuyor… Velhasıl tam bir kadavra medeniyeti…
Fakat
bir şey daha var. Artık kapitalizm yeteri kadar ‘yeni değer’ üretemiyor. Kendi
temel hareket yasalarının ve iç çelişkilerinin bir sonucu olarak, yeni değer üretmekte
zorlanıyor. Dolayısıyla iç sınırına,ekolojik sorunla ilgili olarakdış
sınırına da dayanmış bulunuyor… Velhasıl tam bir sürdürülemezlik tablosu
ortaya çıkmış bulunuyor. Ekonomik büyümenin belirli bir düzeyin altına indiği
durumda, artık borçların ödenmesi de mümkün değildir…
Her şeyin metalaştığı, parayla
alınıp-satılan bir kâr aracına dönüştürüldüğü, başkaca hiçbir etik/insânî
kaygının söz konusu olmadığı bir sistemde, sayısız felâketler neden şaşırtıcı
olsundu? Eğer siz, utanmaz kâr hırsıyla ekosistemi tahrip ederseniz,
ekolojik dengeyi bozarsanız, arı kovanına çomak sokarsanız, olacağı bu değil
midir? Her şeyin özelleştirildiği, kamucu hiçbir kaygının söz konusu olmadığı
bir sistem, bir rejim, kendi peydahladığı kötülüklerle, felaketlerle gerektiği
gibi mücadele edebilir, başa çıkabilir mi?Sağlık hizmetleri de dahil her şeyin
özelleştirildiği, bir kâr aracına dönüştürüldüğü yerde, korona virüs
salgınıyla gerektiği gibi mücadele edilebilir mi? Eğer yegane amaç her
seferinde daha çok kâr ise…
Müştereklerin [herkesin
olanın, olması lâzım gelenin] özelleştirildiği bir dünyada, salgınlarla gerektiği
gibi mücadele edilebilir mi? Birinin çektiği acıdan bir başkasının
[kapitalistin] kâr etmesinin mantığı nedir? Birinin hastalığı eğer başkasının kârı
haline gelmişse, orada bir yanlış yok mudur? Bu durumun sorun edilmemesi de
rahatsız edici değil mi? Kapitalizm, canlı olan ne varsa ölü metalara
dönüştürüyor ve hiçbir şeyi de ıskalamıyor…Aynı Marx’ın bundan 174 yıl önce
yazdığı gibi: “"En
sonunda, insanın ayrılmaz parçası olan her şeyin alış -veriş ve pazarlık konusu
olduğu zaman gelip çattı. Bu, o zamana kadar el değiştiren fakat ticaret konusu
olmayan, erdem, duygu, kanaat, bilgi ve bilinç gibi şeylerin de ticaret konusu
olduğu bir zamandır. Tek kelimeyle her şey ticaret konusu oldu. Bu genel
kokuşma ve evrensel ölçekli alış - veriş dönemidir. Eğer ekonomik terimlerle
ifade etmek gerekirse, bu, maddi olsun manevi olsun, her şeyin gerçek değerinin
saptanması için pazara getirildiği bir zamandır."(1)
Bu
günlerde korona virüs pandemisi denilenle dünyanın nerdeyse her tarafı küresel
hapisaneye dönüştürüldü. Virüs, zaten iflas halindeki sistemin krizini görünür
kıldı… Ekonomik krizin, finansal çöküşün nedeni Korona virüsü değil…Artık sıkı
yönetim, olağanüstü hâl de ‘küreselleşti… Bu bir çöküş halidir ve çöküş söz
konusu olduğunda artık geri dönüş imkânı yoktur… Aslında bu salgın, kapitalizmin tarihsel ömrünü tamamladığının,
potansiyelini tükettiğinin habercisi…
Artık dünyayı yıkıma sürükleyenlerden hala çözüm bekleme aymazlığından da kurtulma
zamanı gelmiş olmalıdır… Yeni aktörlerlerin, yeni politik öznelerin şeyleri yerli yerine
koymasının zamanı geldi… yaşanabilir yeni bir dünyayaratmak için sahneye
çıkmaları gereken zamandayız… Eğer, yeryüzünün efendileri [küresel
oligarşi], dünyamızı yaşanamaz bir yer haline getirmişse, yeryüzünün
lânetlileri de, neden aracın yönünü sola çevirmesin…
(1) Felsefenin
Sefaleti
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder