Dünya Felsefe Günü Bildirisi
Sıfatlar
Değil Aslolan İnsandır
İnsanın yeryüzündeki
serüveni acılarla, katliamlar, tehcirler ve soykırımlarla bezenmiştir. “İnsan” adı verilen
varlığın, “insan olmayı öğrenme” süreci her çağda, sıfatlarının ardına sığınan
insanın, sıfatlarıyla mahkûm ettiği insana yaptığı zulümlere karşı duruş,
düşünüş, söyleyiş ve eyleyiş biçimiyle gelişmiş ya da ağır darbeler almıştır.
Bu tarih, bir yandan
insanlığın ortak mirasına katkıların bir yandan da yakıp yıkmaların, yağma ve
talanın, insanın insana yaptığı zulmün tarihidir. İnsan olmayı, etnik ya da
dinsel, ideolojik ya da derisinin rengi anlamında yalnızca kendi sıfatıyla,
yalnızca kendisi gibi olmayla özdeşleştiren sıfatzede insanın, hâkimiyet kurma
ve ekonomik zenginliğe el koyma tarihidir. Bu anlamda, yaşanmış tarihin zalimi
de mazlumu da sıfatzedelerdir.
Tarihte yaşananlara
rağmen, günümüz insanı için Dünya, geçmişten ne daha iyi ne de daha kötüdür. Bazı
insanlar insanlığın ortak mirasına katkılarda bulunmaya, yapılan savaşlara, zulüm
ve vahşete karşı durmaya çalışırken, bazıları ise yalan, talan, hırsızlıkla
hükmetmeye devam etmekte ve bunlardan beslenmektedir. Dünyanın her yanında
olduğu gibi, yanı başımızda da birileri hala sıfatları için öldürmekte,
sıfatları için öldürülmektedir. Oysa insanın değerini belirleyen sıfatları,
statüleri değildir. Sıfatlar değişebilir, statüler gelip geçicidir.
Kavranması gereken temel
düstur şudur: Her insanın değeri ve değerleri vardır. Sıfatlar, statüler,
insana değer katmaz. İnsanı güzelleştirip çirkinleştirmediği gibi, onu daha iyi
ya da daha kötü kılmaz. Aksine sıfatlara ya da statülere değer katan insandır.
Bireye sıfatından ya da statüsünden dolayı saygı gösteren de, kendisini sıfatı
dolayısıyla değerli sayan, saygı bekleyen insan da ilinek insandır.
İlinek insan, sıfatların,
statülerin, makamların ardına sığınır. Kendisini ve karşısındakini sıfatları ve
statüleriyle, makamıyla değerlendirir. Karşısındaki bireyi, insan olarak değeri
ve değerleriyle değerlendirmeyi düşünmez. Öteler, küçümser ya da ona itaat eder,
boyun eğer. Her ikisi de birey olarak insanın, “insan olmayı öğrenme” sürecinin
önünde aşılması güç, bilince içselleşmiş devasa birer engeldir.
Bu engeli aşmanın en
önemli araçlarından birisi, hiç kuşkusuz ki, bireye, akla dayalı bir biçimde sorma,
sorgulama, var olan ve yaşanan tarihsel-toplumsal gerçekliğe çok yönlü ve çok
boyutlu bir biçimde bakıp anlama, bütünsel olarak kavrama temelinde eleştirel
düşünme alışkanlığı kazandırmaya yönelecek bir eğitimdir. Hem düşünmeyi öğrenme
hem de soran, sorgulayan ve eleştirel düşünen bireyler yetiştirmeye yönelen bir
eğitimin olmazsa olmazı ise felsefedir, felsefe eğitimi ve öğrenimidir. Çünkü
felsefeyi, felsefi düşünüş ve sorgulayışı içermeyen bir eğitim, sürüler halinde
yeni sıfatzedeler, yeni ilinek insanlar yetiştirmekten öteye geçemez.
Felsefi düşünen insan,
karşısındaki güç ya da otorite, hangi sıfatı, hangi statüyü taşıyor olursa
olsun, aklını onun ipoteğine vermez. Kendi gücü ve etki olanağı ne olursa olsun,
iktidarların, zalimlerin zulmüne, savaşa, katliamlara, yalana, talana, soyguna,
insanı insanlıktan çıkaran uygulamalara sessiz kalmaz. Çünkü bilir ki, aklını birilerinin hizmetine
koştuğunda düşünüşünün felsefi niteliği sırra kadem basacaktır. O andan
itibaren ya kölelere hükmeden bir efendiye ya da efendilerin, iktidarların hizmetkârına
dönüşecektir. Felsefi düşünen insan bunun bilincine varan, düşünüşü, eyleyişi
ve söyleyişiyle bundan kaçınmayı bilen insandır.
İşte geçmişten günümüze
ilinek ve sıfatzede insanın, sıfatların ardında yaşadığı ve yaşattığı trajedilerin
farkında olan Uluslararası Felsefe Kuruluşları Federasyonu Yönetim Kurulu, 24.
Dünya Felsefe Kongresi’nin genel konusunu “İnsan Olmayı Öğrenmek” olarak
belirlemiştir. Çünkü düşünen, soran ve sorgulayan her insan için, fiziki olarak
insana benzemek ile insan olmak aynı şey değildir. Yalnızca insana benzer olmak
da insanlıktan çıkıvermek de çok kolaydır. Zor olan ise insan olmayı öğrenmek
ve her şart altında insan kalabilmektir. İnsanı değeri ve
değerleriyle bir bütün olarak değerlendirebilmektir.
Tam da bu bilinçle
diyoruz ki, aslolanın sıfatlar ve statüler değil, aksine aslolanın insan
olduğu; insanın sıfatlarına bakılarak değerli ya da değersiz görülmediği; Dünya’nın
her metrekaresinde, insanın insan üzerindeki ekonomik, sosyal, cinsel, dinsel,
etnik, vb. her türden baskı, şiddet ve sömürüsünün ortadan kalktığı Dünya
Felsefe Günleri’nde buluşmak dileğiyle… Dünya Felsefe Gününüz kutlu olsun!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder