31 Mart 2015

Tutkulu Bir Mücadele: ÖĞRETMENLİK

Tutkulu Bir Mücadele: 
ÖĞRETMENLİK

Ayhan Ural ve Aysel Tüfekçi'nin editörlüğünde hazırlanan bu kitap Pegem Akademi yayınları tarafından yayınlanmaktadır.








 İsteme Adresi: http://www.pegem.net/kitabevi/177638-Tutkulu-Bir-Mucadele-Ogretmenlik-kitabi.aspx

Ve... Düzenin Duvarındaki Tuğla: ÖĞRETMEN


30 Ocak 2015

'Allah!' Dedi Üstad-ı Azam

'Allah!' Dedi Üstad-ı Azam 

Lağımpaşalı&Başbakanın Günlüğü'nün yazarından yeni bir çalışma: 
'Allah' Dedi Üstad-ı Azam

Üstad-ı Azam








Dillerinde Allah vardı, yüreklerinde kin ve haset… Kara kaplı kitabın sayfalarına sığınıp, din kardeşlerinin rızklarına göz koymuşlardı. Tutkuyla , dizginlenmez bir arzuyla yaşananları tesettürle sarıp sarmalamışlar… Onmaz düşleri keramete yormuşlardı.  

Her düş biter, an gelir gerçekliğin hakikati galebe çalardı. Olmaz denilenler olur, Anarşist bir öğretmen, camide vaaz verir, şehvet tesettür dinlemezdi. Ölmeden önce son söz söylenmez...
İstemeAdresi:  https://www.insancilkitap.com/kitap/ustadi-azam-atalay-girgin-40378



Sevgili Çiğdem KOTOK'un Anısına İthaf Edilen, Kemeutopyalılar Roman Dizisi'nin İlk Kitabı:
  MEHDİ ve MESİH




24 Ocak 2015

Taşa Fısıldayan Öyküler - KOBANÊ

Taşa Fısıldayan Öyküler - KOBANÊ

Öykücü-yazar Tekgül Arı'nın öncülüğünde ve editörlüğünde  derlenip hazırlanan bu kitap Şubat ayının ilk haftasından itibaren kitapçılarda...

Nota Bene yayınları arasında yer alan "Taşa Fısıldayan Öyküler-KOBANÊ"de Türkiye dahil, dünyanın değişik ülkelerinden yazan 38 yazarın öykü ve yazıları yer almaktadır ki bu yazarlardan biri de 17 yaşındaki Fırat Öztürk'tür. 

09 Ocak 2015

İşte İslam Peygamberi Hz. Muhammed'in Yüzü

İşte İslam Peygamberi' Hz. Muhammed'in Yüzü!

RED Dergisi'ne Teşekkürlerimle...

"Karikatürü çiziliyor, Peygamberimiz küçük düşürülüyor" diye ortalığı velveleye veren her soydan ve boydan din sömürücüsü şarlatanın, tüccarın, soytarının ardına takılan memleketim insanı görsün, bilsin ve bilmeyenlere anlatsın, görmeyenlere göstersin diye Hz. Muhammed'in yüzyıllar önce değişik zamanlarda ve farklı ülkelerde çizilmiş tasviri minyatür görüntülerini aşağıda yayınlıyorum. 

Hz. Muhammed'in yüzünü, görüntüsünü tasvir eden bu çizimler 21. yüzyıldan yüzlerce yıl önce yapılmıştır. Hâlâ kitaplarda örnekleri sergilenmektedir. Bundan sonra da eğer birileri kütüphanlerdeki o kitapları tek tek bulup yok etmediği sürece sergilenmeye devam edecektir. Hatta birileri belki de tasviri olarak yenilerini (karikatür, resim ya da heykellerini bile) yapabilecektir. Belki de başka birileri bir tiyatro sahnesinde, bir filmde onu canlandıracak, yazarlar öykü ya da romanlarında onu bir roman kahramanına, bir öykü karakterine dönüştürerek tasvir edeceklerdir. Bunlardan kaçış yoktur. Er ya da geç bunlar olacaktır! Kim bilir ki belki de sizin bilmediğiniz bir yazar çoktan yapıvermiştir bunları!!!!!!!!!! 

 1- Bu minyatürde, İslam Peygamberi Hz. Muhammed'in, kendisinden önce geldiğine inanılan Hz. İbrahim, Hz, Musa ve Hz. İsa'ya öncülük edişi tasvir ediliyor. (Bir İran minyatürü) 


2- Hz. Muhammed'in
"Veda Hutbesi"ndeki
tasviri... (Kökeni İran olmasına rağmen Osmanlı'da da birebir kopyalanmış)













3- Peygamber'in Miraca Yükselmesi 
(Sadi Şirazi çizimi, İran)



















4- Bir yolculuk sırasında... (Timur dönemi, Afganistan, Herat)



















5- Bu minyatürde Hz. Muhammed'in Hacer el-Esved'i yerine yerleştirirmesi tasvir ediliyor. (İlhanlılar dönemi İran çizimi)

Burada yer alan minyatürlerin tamamı, RED dergisinin http://www.red.web.tr sitesinden alınmış. İsteyenler, aşağıdaki linkten ilgili sayfayı ziyaret edebilirler. 
http://red.web.tr/islam-peygamberinin-yuzunun-cizildigi-resimleri-yayinliyoruz/ 

08 Ocak 2015

Fukara Tesellisi: "Gerçek İslam Bu Değil!"




NURAY MERT sonFukara Tesellisi: "Gerçek İslam Bu Değil"

NURAY MERT
Hatırlar mısınız bilmem, 11 Eylül faciasının ardından Türkiye’de İslami kesimlere dost, hatta, Yeni Şafak gazetesinde yazan liberaller ile İslamcılar arasında büyük bir tartışma yaşandı. Konu şuydu; bazı liberaller,‘İslamcılar, Müslüman dünya, 11 Eylül katliamını yüksek sesle ve kesin bir dille eleştirmediler’ diye bir eleştiri öne çıkar. Doğal olarak İslami kesim, bu eleştiriyi haksız buldu.
‘Doğal olarak’ diyorum, çünkü ben de bu eleştirileri haksız buluyordum. Dindar kesime  karşı önyargıların devreye girdiğini, dahası İslamcılık ile bu türden eylemlerin yan yana zikredilmesinin doğru olmadığını düşündüm. Düşünmekle kalmadım, yazdım, çizdim, söyledim, hatta bu uğurda kavgalara tutuştum.
Hala benzer şeyler düşünüyorum. Ama artık, liberallerin ifade ettikleri sorunların da ciddiye alınması gerektiğini düşünüyorum.

Dünyadan bihaber çok bilmişler

Nitekim, Paris katliamının detayları henüz karanlık, failleri, hedefleri henüz meçhulken, yine benzer bir tartışma tüm hızıyla başladı. Birileri, bu türden saldırıları, İslamcı/dindar kesimlerin hala ciddi bir şekilde sorun etmediğini söylüyor. Buna karşın, bu kesim bu türden eleştirileri doğrulayan söylem ve izahlarda ısrar ediyor.
Bırakın İslamcıları, böyle bir ideolojik geçmişten gelmeyen Dışişleri Bakanı bile söze Batı’da yaşayan Müslümanların dışlanmasından girebiliyor. Diğer taraftan, İslamcı kalemler, yine ‘komplo’, yine ‘provokasyon’, yine‘Batı’nın İslamı karalama oyunu’ gibi hususları öne çıkarıyor. Dünyadan bihaber birtakım ‘çok bilmiş’ler saldırıyı uluslararası dengeler, stratejik planlarla açıklamaya girişiyor.

Fukara tesellisi: ‘Gerçek İslam bu değil’

Evet, dünya bir gül bahçesi değil, bir sürü karanlık iş dönüyor, ama birçoklarının sandığı gibi, dünya bir büyük komplo teorisinin sahnesi değil. Batılılar, tüm kötülüklerin anası, Müslümanlar ise kanatsız melekler değil.
‘Gerçek İslam bu değil’ mazereti ise fukara tesellisi. Zira İslam, tarihin her devrinde Müslümanlar İslam’dan ne anlıyorsa o şekilde tezahür ediyor ve bu tezahürlerin vebali de Müslümanların üzerine.
Yani mesele din olarak İslam değil, Müslümanların dinlerinden ne anladığı veya ‘Müslümanların tarihi.’ Bu tarih, modern safhasına gelmeden önce de, evliya-enbiya, hayır-hasenatla olduğu kadar, iktidar mücadelesi, melanet ve zulümle dolu.
Yazının Devamı : http://www.diken.com.tr/fukara-tesellisi-gercek-islam-bu-degil/

22 Aralık 2014

KİMLER KARAR VERİYOR?

Ne Yeyip Ne İçeceğimize Kimler Karar Veriyor? II

Dr. Cengiz Başkaya

Endüstriyel tarım ve gıda üretiminin yaygınlaşması bütün ülkelerin neredeyse aynı biçimde beslenir hale gelmesi sonucunu doğurdu. Üretilen gıda türleri gitikçe azalıyor. Gıdaların işlenme ve saklanma, hazırlanma yöntemleri de tek tipleşme yolunda. Bu durum halkların gıda güvenliğini ve gıda egemenliğini yok ediyor. Yerel ürünlerin yerine tekellerin üretim ve dağıtım haklarını sahiplendiği sertifikalı tohumlar, fideler ve fidanların kullanılması dayatılıyor. Büyük bir zenginlik olan genetik zenginlik büyük ölçüde kaybedildi ve süreç bu yönde ilerlemeye devam ediyor. Yerinde sağlanabilecek gıdaların az sayıdaki merkezden büyük masraflar ve enerji harcanarak dağıtılması maliyetleri yükseltiyor. Kriz durumlarında gıdaya ulaşmayı tehlikeye atıyor. Uzun yolculuklar yapması gereken ve raflarda bekletilen besinlerin bu süreçte bozulmaması gerekli. Bunun için fiziksel ve kimyasal işlemlerden geçirilmeleri şart. Yapılan müdahalelerin asıl amacı kontaminasyonun önlenmesi, yani bakteri, mantar ve küfler nedeniyle gıdaların çürümesini, kokuşmasını engellemek.

Gıda endüstrisi için sağlıklı gıda sadece günlerce hatta aylarca bozulmayan gıda demek. Ne var ki, bakterilerin yok edilmesi ve üremelerini önlemek için uygulanan yoğun enerji biçimlerinin ve etkili kimyasalların seçici olarak sadece bu organizmaları etkileyeceğini düşünmek biyoloji, fizik ve kimyanın prensiplerine aykırıdır. Bir bakterinin genetik yapısını bozan, protein zincirlerini kıran radyasyon, yüksek basınç ve yüksek ısıl işlemler gibi yoğun enerji uygulamalarının besinlerin yapısını moleküler düzeyde etkilememesi mümkün değildir. Ortaya çıkan ara ürünlerin sağlığa zararlı olduğu bilinen birçok etkileri var. Zamanla ortaya çıkacak olanlar ayrı bir endişe kaynağı. Gıda endüstrisine göre sağlıklı sayılan işlenmiş gıdalar aslında birçok açıdan gerçek gıda olmaktan çıkmış oluyor. Etlere, hububat ve baklagillere radyoaktif ışın ve elektron ışını uygulanır. Uzun süre depolanan ve uzun mesafelerde gemilerle nakledilen buğday ve mısır güçlü zehirlerle korunur. Süt homojenize edilmek amacıyla ince kanallarda çok yüksek basınçlar altında geçirilir. Kısa süre için de olsa 300 dereceye kadar ısıtılır. Paket sütlerdeki UHT ibaresi bu ısıl işlemi tanımlar; "Ultra High Temperature - Çok Yüksek Isı."

Tarımda 60 yıl önce yaygınlaştırılan yeşil devrimin olmazsa olmazı pestisit, fungusit ve herbisitler de tükettiğimiz birçok gıdaya kaçınılmaz olarak bulaşıyor.

Bu güçlü zehirler doğanın tanımadığı sentetik moleküller. Doğal süreçlerle zararsız elementlere parçalanamıyorlar. Yıllarca doğada kalıp, toprağı, suyu ve havayı kirletiyorlar. Her yıl daha etikili olduğu iddiasıyla daha pahalı yeni zehirler piyasaya sürülüyor. Ne var ki ürün zaralıları için üretilen bu ilaçlar zararlılar dışında bütün canlıları öldürmek konusunda çok başarılı oldu. Zararlıların doğal düşmanları yok edildi.

Artık rakipleri yok ve yeni ilaçlara da kısa sürede uyum sağlayıp dirençli hale geliyorlar. Yani meydan onlara kaldı. Bir kısır döngüye girilmiş durumda.