radikal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
radikal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Temmuz 2009

Eğitimde Radikal Değişim Zamanıdır!

Eğitimde Radikal Değişim Zamanıdır

Atalay GİRGİN*

ÖSS sonucunda yaklaşık 30 bin öğrencinin “sıfır çekmesi”nin açıklanmasıyla birlikte ilgili ilgisiz birçok kişi, hem genel olarak eğitim hem de asıl olarak ilk ve orta öğretim üzerine konuşmaya, görüş beyan etmeye başladı. Sanki bu durum hiç bilinmiyormuş gibi, kimi “eğitimin sefaletinden”, kimi “ilk ve orta öğretimde eğitimin iflas”ından dem vurdu. YÖK Başkanı da, sorumlu olarak başında bulunduğu üniversitelerin ne halde bulunduğuna bakmaksızın, bu sonuçları “ortaöğretimde bir zafiyetin işareti” olarak değerlendirdi.

Açıklamaları okuyup da “bu insanlar başka bir ülkede, başka bir toplumda mı yaşıyorlardı?” dememek elde değil. Dahası, söz konusu değerlendirmeleri, açıklamaları yapanların, soruna ilişkin etkili çözüm önerileri üretip uygulamalarını beklemek de... Çünkü bu insanların bir çoğu yıllarca hem karar alma hem de uygulama açısından etkili olan kurum ve kurullarda yer aldılar ve bir kısmı da hala böylesi konumdalar. Etkili ve yetkili oldukları dönemlerde bu konuda kayda değer bir icraat yapmayanların, mevcut anlayış ve bakış açılarını koruyor olmalarına rağmen yaptıkları figan feryat açıklamaların da herhangi bir kıymet-i harbiyesi kalmıyor bundan dolayı. Aslında söylenenler körün fiili tarifinden daha öte bir değer de taşımıyor.

Oysa eğitimin hal-i pür mealini, içler acısı halini görmek için ÖSS sonuçlarının açıklanmasını beklemek gerekmiyordu. Fiilen şu ya da bu ölçüde eğitim öğretim sürecinin içinde yer alan, neliği ve gerçekliğiyle eğitim üzerine düşünen, soran sorgulayan insanlar, bu durumu yıllardır görmekte ve dillendirmekteydi. Tevazuya gerek yok, bu satırların yazarı da bunlardan biridir. “Öğretmen ; düzenin duvarındaki tuğla” adlı kitabımda, mevcut durumuyla eğitimin asıl olarak neye hizmet ettiğini ve niçin yapıldığını belirttim defalarca. Keza mevcut durumu görmek için ÖSS sonuçlarını beklemeyen başkaları da vardı. Bu insanların hepsine değinmeyeceğim ama birini de belirtmeden geçmeyeceğim : Fikret başkaya.

Yıllardır, birçok konunun yanı sıra, eğitime ilişkin de sorgulamalar yapan, eleştirel yaklaşımıyla düşünceler ve öneriler üreten Fikret Başkaya, ÖSS öncesi yazdığı “Sınav sanayi ya da eğitimin sefaleti” başlıklı makalesinin daha ilk paragrafında, “Türkiye’de en hızlı gelişen sektörlerden biri ‘sınav sanayii’...” saptamasını yaptıktan sonra ekliyor : “Fakat gözden kaçan çelişik bir durum var: sınav sanayii sektörü hızla gelişirken eğitim sistemi çöküyor”1. Birilerinin bilmezlikten göremezlikten geldiği, ÖSS sonuçlarının ardından fark etmiş gibi yaptıkları durumu belirtmekle yetinmiyor Başkaya. Aynı zamanda soruyor : Buraya nereden ve nasıl gelindi? Sorunun yanıtını, sistemin işleyişinden, eğitimin metalaştırılma sürecine, öğretmenlerin işlevinden dershanelere, vb.’ye dek değişik açılardan ortaya koyuyor yazıda.


Eğitimin mevcut durumunu toplumsal bir sorun olarak algılayan Başkaya, “Eğitim bir haktır” dedikten sonra, olacakları öngörürcesine “Yarın yine ÖSS yapılacak. Bir ay kadar sonra sonuçlar açıklandığında televizyonlar ve gazeteler ‘en başarılı’ üç öğrencinin başarısının sırrı üzerine yazılar yayınlayacak canlı yayınlar yapılacak, ‘uzmanlar’ da derin tahliller yapacak, özel üniversiteler birincileri kapmak için yarışacak, bu vesileyle özel dershaneler şampiyon çıkarmakla öğünecek, lâkin geleceği kararan milyonlarca genç insanın ve ailelerinin kaderi asla tartışma konusu yapılmayacak...” sözleriyle noktalıyor yazısını.

Başkaya’nın noktayı koyduğu yerden başlamak gerek. Bu tablonun önümüzdeki yıllarda da yinelenmemesi için, hem yaklaşım hem de uygulamalar bazında ve zaman geçirmeksizin kısmen radikal kısmen de reformist ve demokratik değişim ve dönüşüm için adımlar atmak gerek. Salt eleştirel bir yaklaşımla yetinmeyip öneriler üretmek de…. Çünkü bu toplumsal bir sorundur ve sonuçları yalnızca ÖSS ile sınırlı değildir. Aksine toplumsal yaşamın tüm alanlarıyla ilgilidir. Çözüm yolları ve buna ilişkin öneriler de, bundan dolayı, toplumsal öncelikler ve toplumsal yarar ekseninde belirlenmek zorundadır.

Buradan hareketle soruna öncelikle iki açıdan yaklaşmak gerek : Birincisi, yapılması gereken eğitimin neliği, işlevi, amacı ve içeriğinin ana hatlarıyla belirleneceği, genel kabuller ya da ilkeleri içeren kuramsal boyut. İkincisi, şu andan başlayarak hızla yapılması, uygulamaya konulması gereken pratik öneriler ve düzenlemeler boyutu2.

Değişime İlişkin Genel Kabuller ve ilkeler :