Tecavüz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tecavüz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

07 Mart 2021

“Sizin Hiç Irzınıza Geçildi Mi Öğretmenim?”

 

“Sizin Hiç Irzınıza Geçildi Mi Öğretmenim?”

Atalay Girgin*


Yer, yine Marmaris… Yine Marmaris’te bir okul… Halit Narin Anadolu Turizm ve Otelcilik Lisesi…

Tecavüze uğrayan 15 yaşında bir kız öğrenci… Hem de “defalarca ırzıma geç”ildi diyen bir insan... Bir insan yavrusu… Yaşanan da vahim sonrası da… Çünkü Okul, Milli Eğitim Müdürlüğü ve Adliye arasında kapanan ya da kaybolan, akıbeti belirsiz bir tecavüz dosyası

Geriye kalan ise yaşadığı travmaların etkisiyle kırık dökük, yaralı ve acılı bir kadın… Hangi sözcük anlatabilir, hangi cümleler aktarabilir ki bu acıyı… Hiç… Hem de hiçbir sözcük, hiçbir cümle anlatamaz bunu… Hatta yüzlerce sayfa yazsanız bile kifayetsiz kalır anlatmaya…

Bu yüzdendir ki “Anladım” diyenler… “Seni anlıyorum” diyenler, ne denli içten ve samimi olurlarsa olsunlar, külliyen yalan söylerler. Çünkü her acı bireysel yaşanır. Ve hiçbir acı paylaşılmaz. Yalnızca yaşayanın belleğine kazınır.

Neresinden başlanır ki bunu anlatmaya… Bilmiyorum. Ama yine de bir yerinden başlamam gerek…

 Önce Okulda Kapanır Dosya

Arzu Okulu” adlı romanı, tam da bunları düşünerek yazmıştım. Ve “Bir daha yaşanmasın diye… Başta Pozantı Cezaevi, Haymana Nuri Bektaş Anadolu Lisesi ve Karaman olmak üzere, tüm cezaevleri ve okullarda, yurtlarda cinsel taciz ve tecavüze uğrayan çocuklara…” ithaf etmiştim. Okulların ve cezaevlerinin duvarları arasına hapsedilen tecavüz vakalarını düşünerek… O kadar çoktu ki basının gündemine düşmeyenlerden zerre haberdar olmadan yaşayıp gidiyorduk her birimiz…

16 Ocak 2019

Arzu Okulu Milli Eğitim Bakanı ve Öğretmenlere Ne Anlatır?


         “Arzu Okulu” Milli Eğitim Bakanı,         Öğretmenler ve Velilere Ne Anlatır?
Atalay Girgin*

Son yıllarda “ahlak”, “ahlaklılık” ve “ahlaksızlık” kavramları dillerden düşmez oldu. Keza okullarda, yurtlarda öğretmenler ve idareciler tarafından öğrencilere yapılan cinsel taciz ve tecavüz iddiaları da… Toplumsal çözülme ve kültürel çürüme, baştan aşağıya tüm kurumlara sirayet edip onlarla bağlantılı her şeyi sarmalına aldıkça bu kavramların kullanılma sıklığı da arttı. Hatta “yolsuzluk”, “yoksulluk”, “hırsızlık”, “ihaleye fesat karıştırma”, vb. kavramlarının yanı sıra “yolsuzluk hırsızlık değildir” diyerek bunlara dinen icazet veren softaların da…

Böylesi toplumsal çöküş ve kültürel çözülüş dönemlerinde toplumsal bir kurum olarak eğitimin bunların önüne set çekmesi umulur. Elbette eğitimin tek başına toplumsal çözülmeyi durdurması, çöküşü önlemesi mümkün değildir. Hele hele siyasi iktidarların oyuncağı olmuşsa… Yazboz tahtasına dönüştürülmüşse… Ancak yine de eğitimin, en azından kendisini ahlaki boyutta değer erozyonuyla gösteren kültürel çürümeye karşı etkili bir panzehir olması beklenir.

Ne yazık ki beklendiği gibi olmadı. Bu kez kültürel çürümenin zehri, panzehir olması beklenen eğitimi de kendi cenderesine aldı. Panzehir kendi evinde, kendi yurdunda boğuldu, can evinden vuruldu. Failleri biliniyor! Ve zehir, her geçen gün bir kurum olarak eğitimin ulaşabildiği her yerine nüfuz etti.

“Balık baştan kokar ama kuyruğundan temizlenir” derler. Biliniyordu. Balık baştan kokuyordu, hem de leş gibi… Ama birileri bu leş kokusunda keramet bulup onu mis kokulu amber sanıyorlar ve tepeden tırnağa onunla yıkanıyorlardı. Yıkandıkça maddi ve manevi haz ayrıcalığı arzusuyla kuşanıyorlardı. Lakin buna itiraz edenlerin ne onu kuyruğundan temizlemeye yetecek gücü vardı ne de bunlara set çekebilecek... Aslında balığın başını kesmek gerekiyordu ve hala kesmek gerekiyor. Bilmem anlatabildim mi?

İşte “Arzu Okulu”, bu yaşananlara karşı yükselen öfkeyi edebiyatla terbiye etme girişiminin bir sonucu olarak doğdu. Bir itirazdı. Yaşananlara bir reddiye…

Yukarıda yazılanlar çok mu kapalı oldu? O halde bir örnekle anlatayım: