Pink Floyd etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Pink Floyd etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Eylül 2009

ÖĞRETMENLİK : İş midir, yoksa çalışma mı?

ÖĞRETMENLİK : İŞ MİDİR YOKSA ÇALIŞMA MI?

Atalay GİRGİN

Öğretmenlik iş midir? Yoksa çalışma mıdır? Her iş çalışma mıdır? Her çalışma iş midir? “Öğretmenlerin sorunları” denildiğinde, öğretmenler ve öğretmen sendikaları, öğretmenliği bir iş olarak mı görmektedirler yoksa bir çalışma mı? Öğretmenlik bir işe indirgenebilir mi? Ya da içerisinde yaşadığımız koşullarda, öğretmenlik çalışma kılınabilir mi? Öğretmenlik nedir? İş nedir? Çalışma nedir?

Soruları daha da çoğaltmak mümkün, ama gerek yok şimdilik. Tek tek bu soruların doğrudan yanıtlarına yönelmek yerine de, başlığın içerdiği kavramlarla başlamak gerek.

Öğretmenlik, iş ve çalışma... Bu üç kavram birbirine indirgenemez. Ama birbirleriyle ilişkilendirilebilir.

Çalışma ve İş
Bu kavramların içerisinden özellikle son ikisi, yani iş ve çalışma, yakınî bir anlam bağlamında, günümüzde sık sık birbirine indirgenerek ya da birbirlerinin yerine kullanılmaktadır. Oysa neliği ve gerçekliği açısından ele alındığında bu kullanım yanlıştır. Çünkü, sabahtan akşama çalışan ama bunun sonunda satılabilen, herhangi bir meta ya da değişim değeri olan bir şey üretmeyen/üretmemiş sayılan insan, örneğin “ev kadınları” gibi, “işsiz” ve “çalışmayan” sayılmaktadır. Bunun temel nedeni, çalışan kişinin, işgücünü satamıyor ya da onu, pazarda alınıp satılabilen bir malın ya da üretilip tüketilebilen bir hizmetin içerisine, sözüm ona ‘ekonomik bir değer’ olarak katamıyor/katmıyor oluşudur. Ancak bu kişinin hiçbir değer üretmediğini söylemek mümkün müdür?

Dolayısıyla, bir insanın severek, kendini gerçekleştirerek yaptığı herhangi bir alandaki çalışma, karşılığında bir ücret getirmiyorsa, “iş” olarak görülmemektedir. İş, karşılığında ücret alınarak, işgücünü bir mal ya da hizmetin üretimine koşabilmek olarak değerlendirilmektedir ki burada, kişinin bunu severek yapıp yapmamasının ya da kendini gerçekleştirip gerçekleştirmiyor olmasının hiçbir önemi yoktur. Önemi olan tek şey, sonunda, alınıp satılabilen, yani metalaştırılabilen bir şeyin ortaya çıkmasıdır. Çünkü bu bir çalışma değildir; İŞ’tir... İşgücünüzü; bilginizi, becerinizi bir ücret karşılığında o mal ya da hizmetin üretimine katmanıza indirgenen bir İŞ... Bu anlamda, insan, farkında olsun ya da olmasın, İŞ’te, işgücünün dışında paranteze alınan bir varlık haline gelir.

23 Kasım 2008

Düzenin Duvarındaki Tuğla : Öğretmen

                          Öğretmen : Düzenin Duvarındaki Tuğla

                                                    Atalay GİRGİN*


Öğretmenlik ve öğretmen… Bir soyutlama düzeyinde değerlendirildiğinde, bir yanıyla, insan yetiştirme sanatıdır öğretmenlik : Bilgi ister, birikim ister. Sabır ister. Yetmez. Duyarlılık ve yaratıcılık ister. Yetmez. Tıpkı bir sanatçı gibi duyarlılığını ve yaratıcılığını bir işi yapabilme becerisiyle birleştirebilmeyi ister. Yetmez. Tüm bunları sevgiyle yoğurabilmeyi de ister. Dahası öfkesine yenilmemeyi, yılmamayı da... Sürekli soran, sorgulayan; düşünen, araştıran, okuyan, kendini geliştiren ve yenileyebilen olmayı da… Egemenlerin kayıtsız şartsız işgüderi olmamayı da ister. Karşısındakilerin yaşı, dini, etnik kökeni, derisinin rengi, cinsiyeti, ekonomik durumu, vb. ne olursa olsun, ayrım yapmaksızın, her daim düşünüşü, söyleyişi ve eyleyişiyle etik bir tutarlılıkla davranabilmeyi de… Hem de bunların hepsini, “ektiğini en geç biçen” olmak, hatta ektiklerinin sonuçlarını belki de hiç görememek pahasına ister.


Bundan dolayı olsa gerek ki, John Dewey, “Ektiğini en geç biçen çiftçi öğretmendir. Hekim hastasının iyi olup olmadığını görür.” der. “Eğitim Felsefesi” adlı çalışmasında ise Dewey’in noktayı koyduğu yerden devam eder Hilmi Ziya Ülken : Kumandan ya zafer ya yenilişle neticeye ulaşır. Yalnız öğretmendir ki, zaferini görmek için birkaç nesil bekleme zorundadır. Ama bu bekleyiş hakikî bir değişme içindir. Bütün sanatlar, vakaların yüzünde işlediği halde, o insanın değişmesi denen büyük eser üzerinde işler. Bütün sanatlar işlerinin ödülünü yüzlerce misli aldıkları halde, o eserinin yüce gölgesinde unutulmuş kahraman olarak kalır. İnkılâpları o yetiştirir, devrimleri o hazırlar. İlerinin tam kazancı için günün küçük kazançlarından vazgeçmesini yalnız o bilir. İnsanlığın zaferi tarih boyunca yarattığı kültürse, bu zaferin en gönülsüz ve fedaî “meçhul asker”i öğretmendir.