Mustafa Günay etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mustafa Günay etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Mart 2013

"FELSEFENİN GÖÇMEN KUŞU"NU HATIRLIYOR MUSUNUZ?


“Felsefenin Göçmen Kuşu”nu                   Hatırlıyor Musunuz?

Atalay Girgin*

Sizi bilmem ama, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) unuttu onu.  Sekiz yıldır, YÖK’ün takvimine girip girmediğine ilişkin ise hiçbir emare yok. Başta İstanbul Üniversitesi olmak üzere, üniversitelerin hiçbirinden ses çıkmadı bunca yıl. Peki; bunca kurum anımsamazken, öğretmenler hatırlar mı, “Felsefenin göçmen kuşu”nu?

Hayır! “Kuş” deyince, felsefeyle ilgilenen birçok kişinin aklında beliriveren “Minerva’nın baykuşu” değil sözünü ettiğim. Derler ki, “Minerva’nın baykuşu” gün kararıp, akşam olunca başlar uçuşuna. “Felsefenin Göçmen Kuşu”1 ise “Güneşle” seslenir. Günışığı altında yazar ki, “Güneşle”deki yazılarının ortak özelliği de, kendi deyişiyle, “günün yalnızca güneşli saatlerinde yazılmış olmalarıdır”.

“Güneşle” sözünü okur okumaz, ilgilileri hatırlamış olmalı. Ama ben yine de bilmeyenler ve hatırlayamayanlar için yazayım, kimden söz ettiğimi, “Felsefenin Göçmen Kuşu”nun kim olduğunu…

Felsefenin Göçmen Kuşu” sözü ne denli kendisine yakışsa, ne denli onu anımsatıveren bir imge olsa da o bir insandı. O bir beyefendi… O üretken bir düşünürdü; üretken bir filozof. “Kalamış’taki evinin önünden son kez havalan”ışının üzerinden sekiz yıl geçti. Adının önüne hiçbir titri, hiçbir sıfatı ve statüyü iliştirmeye gerek yok. Çünkü adı dışında her sıfat, her statü ona ilinek olmaktan öte bir değer taşımaz. Onun adı, hâlâ Nermi Uygur’dur. O, birçokları gibi sıfatlar ve statülerle değerlenen değil, aksine kendisine iliştirilen sıfat ve statülere değer katandı.

Son kez kanatlarını açıp havalanışının ardından, geçen zaman içinde, hakkında ve düşünceleri üzerinde kapsamlı çalışmalar2 yapıldığına dair, günışığına kavuşmuş herhangi bir emare yok ne yazık ki. Kimileri, “Bekleyin! Daha erken. Önümüzdeki yıllarda felsefe bölümleri, yüksek lisans ve doktora tezleriyle bu eksikliği giderir” deyip geçse de, günümüzde bunu beklemeyenler de var. İyi ki var!

Sözcelem Felsefe - Edebiyat Dergisi de bu beklemeyenlerden. Sanki, artık hatırlamayanlara hatırlatmak, unutanlara yeniden anımsatmak istercesine, Sözcelem Felsefe-Edebiyat Dergisi 3. sayısında,  “Felsefenin Göçmen Kuşu” adını taşıyan bir “Nermi Uygur dosyası”yla çıkmış okurun karşısına.

Uygur’un aramızdan ayrılışının onuncu, yirminci ya da yuvarlak rakamlı bilmem kaçıncı yıldönümüne ertelememişler, onu anmayı ve başkalarına da anımsatmayı. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi öğretim üyelerinden felsefeci H. Haluk Erdem ve Çukurova Üniversitesi öğretim üyelerinden felsefeci Mustafa Günay’ın da katkılarıyla oluşturdukları dosyayla, Nermi Uygur’u unutmadıklarını ve hatırlatmak istediklerini göstermişler.

Sizce de 1925 yılında doğan, ilkokul yıllarındaki lakabı “sorgucu”ya çıkan; şimdilerde fazlaca anımsayan olmasa da yaptığı çalışmalarla “1960’larda şöhreti Almanya, ABD, İngiltere, Fransa’ya ulaş”an; günümüzde birçoklarının diline pelesenk olan “çokkültürlülük” kavramını daha 1980 başlarında telaffuz edip, “Kültür Kuramı” adlı eserinde, eğitimin çokdilli, çokkültürlü olması gerektiğini ileri süren; anadilde eğitimin önemine vurgu yapan Nermi Uygur, anımsanmaya ve yeniden okunmaya değmez mi? Hele “Yaşama Felsefesi”, “Felsefenin Çağrısı” başta olmak üzere denemeleriyle…

Keza Sözcelem Felsefe-Edebiyat Dergisi de… Dergi alıp okuma alışkanlığınız olmasa bile, takdir edilmeye değmez mi?

Elbette sorum da sözümde, “Felsefe de neymiş ki, onun kuşuyla uğraşalım!” diyen kurumlara ve öğretmenlere değil. Onları kendi hallerine bırakmak gerek. Çünkü onlar, yaptıkları işte bile hükmünü sürdüren ve adlarını dahi bilmedikleri birilerinin felsefeleriyle yaşadıkların fark etmeden, felsefeye burun kıvıra kıvıra tamamlarlar ömrü hayatlarını. Ne var ki onlar geçip gitse de, hatırlayanlara ve hatırlamayanlara rağmen, kültür dünyasının rengarenk gökyüzünde süzülerek uçuşunu sürdürür, “Felsefenin göçmen kuşu”. Bazen, hafif bir kanat çırpışıyla, kitap evlerinin raflarında görünür ve her daim insanlığın yazılı hazineleri kütüphanelerde konaklar…


* Felsefe Öğretmeni; http://atalaygirgin.blogspot.com 
1 Serhan Yedig, 27.02.2005, Hürriyet Pazar.
2 Maltepe Üniversite’nin Nermi Uygur’un ölümünden bir yıl sonra yayımladığı “Yaza – Yaşaya; Nermi Uygur’un ardından” adlı derleme kitabı ve 2005 yılında düzenlediği toplantıyı da burada anmak gerek.