İoanna Kuçuradi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İoanna Kuçuradi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Mart 2021

Edebi Ürünlerde “Değerlendirme”

 

Edebi Ürünlerde “Değerlendirme” Konusu

Halit Suiçmez

“…Edebiyatta felsefi olanı bulmak için etik boyuta bakılmalı… bunun da yolu… yapıtın değerinin saptanması, söylediklerine, gösterdiklerine uygun değerlendirilebilmesidir…”

(Atalay Girgin, Edebiyatta Felsefe, Felsefe ve Edebiyat, Çizgi Kitabevi, Eylül 2014, Sayfa 257-264)

 


Giriş

Genel olarak bilimde olsun sanatta olsun, felsefede, hatta sadece entelektüel etkinliklerde değil, hayatın her anında şu üç soru insan yaşamının temel dinamikleridir;

-Ne yapacağız(yapmalı)?

-Niçin yapacağız(yapmalı)?

-Nasıl yapmalı(yapacağız)?

Elbette bu soruların yanına veya devamına yer ve zaman(kapsam)boyutlarını da katarak bir işin-eylemin gerçekleşme planını tamamlarız.

“Ne yapılmalı” sorusu, konuyu, işin-eylemin amacını ortaya koyar.

“Niçin” sorusu o konunun önemini-gerekçesini, insan için, dünyamız için, toplumsal gelişme için anlamını ortaya koymak demektir.

“Nasıl yapmalı” sorusu da bilimde yöntemi, sanatta estetiği gündeme getirir.

Değer Kavramı

Değer kavramı felsefenin içindedir. İoanna Kuçuradi’ye göre;

“Değer; bir şeyin değeri… o şeyin kendisiyle aynı türden şeyler arasındaki özel yeridir; bir yazın yapıtı söz konusu olduğunda bu, o yapıtın ait olduğu alandaki yeri demektir… değer yargılarından ve etik değerlerden ayrıdır bu değer kavramı…

22 Ekim 2020

MEB Kimlere Teslim? İlinek İnsana Mı? Yoksa...?

 

MEB Kimlere Teslim İlinek İnsana Mı? Yoksa…? 

Atalay Girgin* 

Başlıktaki soruyu bir kez daha tekrar edip devam edelim: MEB kimlere teslim? MEB’i bu kişilere kim ya da kimler teslim etti?

Malumunuzdur ki Türkiye’de eğitim hem nicelik hem de nitelik anlamında hızla enkaza dönüş(türül)müştür. Eğitimin bu içler acısı halini günümüzde hâlâ bilmeyen, duymayan kaldı mı? Bilmiyorum.

Hatta “Fikri bir buhranın içinde çırpınıyoruz”, “Topyekûn bir eğitim öğretim reformu yapmamız gerekiyor” sözleriyle Recep Tayyip Erdoğan bile mevcut durumu kabullendi ve sonunda bunu bilenler ve bildirenler (Bu konuda herkes aynı şeyi bilmiyor ve bildirmiyorsa da) kervanına katıldı. O’nun bu sözlerinden sonra, bakalım, “2023 Eğitim Vizyonu”nda mevcut eğitim enkazına “nicel başarı hikâyesi” diyerek methiye düzen Ziya Selçuk ne söyleyecek?

Gerçekten merak ediyorum: Ziya Selçuk kem küm mü edecek? “Kim ne derse desin! Ben sözümün arkasındayım!” mı diyecek? Yoksa bir gün önce söylediklerinin tam tersini işitir işitmez, hem de zerre utanıp sıkılmadan, yüzleri bile kızarmadan, “Biatsa biat! İtaatse itaat! Liderim ne derse odur!” diyen çemişler misali, boynunu büküp “Sukut ikrardan gelir!” dercesine susacak ya da onların sözlerini mi yineleyecek?

08 Ocak 2016

İOANNA KUÇURADİ'yle SÖYLEŞİ

İoanna Kuçuradi: Dünyamızı insanoğlu insanlar ayakta tutuyor

Türkiye’nin felsefedeki bir numaralı ismi o. Türkiye Felsefe Kurumu’nu kurdu; Uluslararası Felsefe Kurumları Federasyonu’na başkanlık etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkçe’nin mevcut kelime hazinesiyle felsefe yapamazsınız” deyince, on yıllardır Türkçede felsefe yapan İoanna Kuçuradi’ye sorduk... Hem “Yapılır” dedi hem nasıl yapacağımızı anlattı.


İoanna Kuçuradi: Dünyamızı insanoğlu insanlar ayakta tutuyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan “Türkçenin mevcut kelime hazinesiyle felsefe yapamazsınız” dedi, ortalık karıştı. Türkçenin felsefe üretmede, tartışmada diğer dillere göre bir eksiği var mı?
Felsefe, ‘üretmeyle’, yani yeni felsefi bilgi ortaya koyma, olan bitenlerde problem görebilmemizle ilgili. ‘Problem’ derken bir aykırılığı kastediyorum: Örneğin gördüğümüz, farkına vardığımız bir şeyle aynı konuda bildiğimiz arasında bir aykırılık. Bir problem yakaladığımız zaman, onu herhangi bir dille dile getirme yolunu da buluruz. Türkçeyle de öyle.

O halde “Türkçede problem yok” diyebilir miyiz?
Birkaç dille aynı ‘şeyi’ dile getirmeye çalıştığımız zaman, her dilde farklı güçlüklerle karşılaşabiliyoruz. Ama ben buna ‘eksiklik’ demem. Diller, o dillerde yazanların eserleriyle zenginleşir.

“Türkiye’den filozof çıkmadı, çıkmıyor” denir sürekli. Bildiğim kadarıyla siz hocanız Takiyettin Mengüşoğlu’nun ‘filozof’ olduğunu söylüyorsunuz. Nedir onu diğer isimlerden ayıran?

02 Kasım 2012

EDEBİYATTA FELSEFE


Edebiyatta Felsefe

Atalay GİRGİN*

Edebiyat felsefe ilişkisi, antik dönem tragedyaları da dâhil, edebiyatın verili ve olası tüm türleri için geçerlidir. Felsefi olan, şu ya da bu ölçüde ve biçimde, edebiyata içseldir, içselleştirilmiştir. Özellikle de bir tür olarak, roman, öykü, şiir, tiyatro yapıtları, vb. söz konusu olduğunda… 

Şiir, Aristoteles’e göre felsefeye en yakın olandır. Melih Cevdet Anday’a göre de, “şiir felsefeye bitişir.” Afşar Timuçin ise romanda, öyküde, şiirde felsefi sıfatını ekledikleri yeni kategoriler oluşturmaya girişenlerin tümüne birden yanıt verircesine, “Edebiyatın felsefeleştiği, felsefenin edebiyatlaştığı (…) bir çağda yaşıyoruz.” dedikten sonra sözlerini şöyle sürdürür: Özellikle XIX. yüzyıl bu bütünlüklü kavrayışın geliştiği bir çağ oldu. Ancak insanlık XV. ve XVI. yüzyıllardan başlayarak böylesi bir bütünleşmenin temellerini atmaya doğru gitti. XVII. yüzyılın klasikleşmiş yapıtları felsefeleşmiş bir edebiyatın varlığına tanıklık ederler. XVIII. yüzyılda Fransız aydınlanması edebiyata felsefeyi getirirken felsefeye de edebi bir görünüm kazandırdı. Yalnız edebiyat değil tüm sanatlar kendilerini felsefi bir derinlikte ortaya koymaya yöneldiler1.

Bunları bir yana bıraktığımızda, edebiyatta felsefenin varoluşunu iki boyutta ele almak mümkündür. Bunlardan ilki, bilinçli bir biçimde içselleştirilişi; diğeri ise kendiliğinden, etik ilişkiler bazında içselleşişi. İlkinden başlayalım:

Edebiyatta Felsefenin Bilinçli Var Kılınışı

Edebiyatta felsefe ya da tek tek edebi türler ve bunlara ait yapıtlarda felsefe, felsefi olan, etik ilişkiyi şimdilik paranteze alırsak, öncelikle ve esas olarak iki kanaldan var olur. Bunlardan birincisi, yapıtın yaratıcısı olan sanatçının / yazarın, verili felsefe akımlarının ya da tek tek filozofların / düşünürlerin, insan anlayışı başta olmak üzere, şu ya da bu konudaki fikir ve önermelerini, anlatıya edebi bir biçimde içselleştirmesi; tasarlayıp kurguladığı olay örgüsünde, kişiler ve kişilerarası ilişkiler bazında etik kişi ve etik ilişkiler olarak sergilemesiyle gerçekleşir. İster bir olumlamaya isterse bir olumsuzlamaya delalet etsin, burada felsefe ve felsefi olan esas itibariyle, yazara dışsaldır. Yazar, kabullensin ya da kabullenmesin, benimsesin ya da benimsemesin, kendisinden bağımsız olarak var olan / var olmuş bir felsefi düşünüşü, anlayışı yapıtına içselleştirmektedir. Elbette bunu, bir filozof gibi, adlandırarak, kavramlar arası ilişkiler kurup neliği ve gerçekliği temelinde kavram çözümlemeleri ve temellendirmeler yaparak, terminolojik bir anlatımla gerçekleştirmez. Bir sanatçı olarak yazardan, böyle bir şeyi yapması ne istenir ne de beklenir. Bu bir anlamda yazarın / “sanatçının, filozofa göre bir ayrıcalığı”dır.

26 Mayıs 2012

"Felsefenin Kraliçesi" Dünya Etik Günü'nde

“Felsefenin Kraliçesi” Dünya Etik Günü’nde

Atalay GİRGİN*

“25 Mayıs Dünya Etik Günü” Haymana’da “Felsefenin Kraliçesi” ve “Etik Filozofu” İoanna Kuçuradi’nin konuşmacı olarak yer aldığı iki etkinlikle kutlandı. “Dünya Etik Günü” etkinliğinde bir konferans vermek üzere, Nuri Bektaş Anadolu Lisesi Müdürü Soner Çeki tarafından davet edilen Türkiye Felsefe Kurumu Başkanı Prof. Dr. İoanna Kuçuradi, Haymana’da ve Haymana dışında yaşayan birçok ünlü Haymanalı’nın da bir araya gelmesine vesile oldu. İlk etkinliğe birçok tanınmış siyasetçi dinleyici olarak katıldı. İkinci etkinlik ise Nuri Bektaş Anadolu Lisesi’nde öğrenci ve öğretmenlere dönük olarak gerçekleştirildi.

İlk Etkinlik

25 Mayıs Cuma günü, Haymana Kaymakamlığı’nın ev sahipliğinde, Nuri Bektaş Anadolu Lisesi tarafından düzenlenen ve Haymana Belediyesi Kültür Merkezi’nde gerçekleşen “Dünya Etik Günü”ne ilişkin ve öğleden önce gerçekleştirilen ilk etkinliğe, İlçe Kaymakamı Hüseyin Karameşe başta olmak üzere, mülki idarenin müdür ve şube müdürlerinin yanı sıra, ilçede bulunan okulların müdürleri, öğretmenler, öğrenciler, dernek ve siyasi parti temsilcileri ve halktan dinleyiciler katıldı. Kuçuradi’yi dinlemek üzere gelenler arasında, yerel yetkililer ve halkın yanı sıra,  CHP Ankara Milletvekili Levent Gök, eski bakanlardan Aldülkadir Ateş, CHP eski milletvekili Eşref Erdem, Anadolu Lisesi’ne adını veren Nuri Bektaş’ın oğlu Hüseyin Bektaş gibi Haymana dışında yaşayan ünlü Haymanalılar ve siyasetçiler de yer aldı.

“Kavramları da Düşünmek Gerek”

Haymana Belediyesi Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen etkinlik, açılış konuşmalarının ardından, Melih Cevdet Anday’ın, felsefenin işlevini sormaya, sorgulatmaya ve yeniden düşündürtmeye yönelik “Defne Ormanı” adlı şiirinin Nuri Bektaş Anadolu Lisesi öğrencisi Büşra Nur Varlık tarafından okunmasıyla başladı. Ardı sıra Haymana’daki okullar arasında düzenlenen “Etik” konulu kompozisyon yarışmasında, yazdığı kompozisyonla birincilik ödülünü kazanan Nuri Bektaş Anadolu Lisesi öğrencisi Kader Nazlı İnanlı kürsüye geldi.

Birincilik ödülüne layık görülen “Etik ve Ahlâk” başlıklı kompozisyonunu dinleyenlere okuyan Kader Nazlı İnanlı, “İnsan kavramlarla düşünür ancak kavramlarla düşündüğü kadar kavramları düşünmez” diyerek kavramları düşünmenin önemini vurguladıktan sonra, birbirlerini “ahlâksızlık” ve “ahlâksız” olmakla itham eden büyüklerine ders verircesine, “Ahlâksız insan yoktur. Etik tutarlılıktan yoksun insan vardır” dedi.

Sözlerini etik ile ahlâkın aynı şeyler olmadığı belirterek sürdüren İnanlı, konuşmasını, “yalnızca kavramlarla düşünmek, düşüncelerini kavramlarla aktarmak yetmez. Aynı zamanda kavramların kendilerini de düşünmek, onları neliği ve gerçekliği temelinde sorup sorgulamak gerekir” diyerek tamamladı. Ardı sıra da şiir dalında birincilik ödülüne layık görülen Nuri Bektaş Anadolu Lisesi öğrencisi Kadriye Dabak şiirini okudu.

Kuçuradi: Etik, Ahlak Felsefesidir

“Dünya Etik Günü” etkinliğine Prof. Dr. İoanna Kuçuradi’nin yaşam öyküsünü anlatan kısa bir slayt gösterisiyle devam edildi. Slayt gösterisinde, Kuçuradi’nin 1936 yılında İstanbul’da doğduğu bilgisinin yanı sıra, öğrenim hayatı, akademik kariyeri, ulusal ve uluslararası çalışmaları, alanında verdiği eserler dinleyicilere aktarıldı.

 Slayt gösterisinin ardından dinleyicilerin alkışları arasında kürsüye gelen Türkiye Felsefe Kurumu Başkanı Pof. Dr. İoanna Kuçuradi, etik ile ahlâkın aynı şey olmadığını belirtikten sonra, etik ilişki, değer ve değerler üzerinde durduğu konuşmasını sürdürdü.

“Değer ve değerler”in aynı olmadığını, “değerlerin” ise “değer”in çoğulu anlamına gelmediğini vurgulayan Kuçuradi, her insanın değerinin her insanın değerlerinin olduğunu belirterek, “Kişinin değeri ile kişinin değerleri”nin ayrımına varmanın önemli olduğunu söyledi. Sözlerini, her insanın, karşısındaki her kişiyi, onun değeri ve değerleri olduğunu unutmadan ve kişi bütünlüğü temelinde değerlendirmesi gerektiğini vurgulayarak sürdüren Kuçuradi, insanlar arasındaki her tür ilişkinin gelip dayanacağı temel, “Etik ilişkidir” dedi.

Konuşmasını “Etik ilişki”nin tanımını yaparak sürdüren Kuçuradi, “Etik ilişki; kişi bütünlüğüne sahip kişiler arasında yaşanan, değer sorunlarını içeren, her tür ilişkidir” dedikten sonra, “gündelik yaşamın akıp giden süreci içinde bu ilişkileri yakalamanın, görüp fark etmenin, üzerine düşünmenin kolay olmadığını” belirtti.

İlköğretimde Düşünme Eğitimi Dersi

Sözlerine, “Kolay olmasa da olanaksız” değil diyerek devam eden Kuçuradi,  “Etik ilişkileri başı sonu, öncesi ve sonrasıyla değerlendirme olanağını bizlere sunan, başta roman, öykü, tiyatro oyunu olmak üzere sanat edebiyat yapıtları vardır” dedi. Etik ilişkinin önemini ve değerini kavramada sanat edebiyat yapıtlarının önemli olduğunu vurgulayan Kuçuradi, insanı değeri ve değerleri temelinde bütünsel olarak değerlendirme bilincine sahip olmak gerektiğini belirterek sözlerini şöyle tamamladı: Çocuklarımıza, insanı değeri ve değerleriyle birlikte değerlendirme bilinci kazandırmalıyız. Bunun için daha küçük yaşta, özellikle de ilköğretim aşamasında onlara düşünme eğitimi vermeliyiz. Düşünme eğitimi dersinin yanı sıra değerleri değerlendirme eğitimi yapmalıyız.

“Her Şey Öğrencilerimiz İçin”

“Dünya Etik Günü”nün düzenleyicisi ve İoanna Kuçuradi’nin Haymana’ya gelmesinin vesilesi olan Nuri Bektaş Anadolu Lisesi Müdürü Soner Çeki, etkinlik sonrasındaki, memnuniyetini ve düşüncelerini ifade ederken, “Davetimizi geri çevirmeyerek, Haymana’ya kadar gelen, bizi onurlandıran ve hem birikimi hem de düşünceleriyle etkinliğimizi zenginleştiren Sayın İoanna Kuçuradi’ye, öğrencilerim, personelim adına çok teşekkür ederim. Her şey öğrencilerimiz için… Onların düşünsel ufuk genişliğine ve zenginliğine ulaşmaları için… Elbette etkinliğin başarıyla gerçekleşmesinde emeği geçen, Sayın Kuçuradi’nin adını duyar duymaz ilgi gösterip etkinliğimize dinleyici olarak katılmak için Haymana dışından gelen konuklarımıza da çok teşekkür ederim. İlgilerinin önümüzdeki yıllarda da hem okulumuza hem de öğrencilerimize ve etkinliklerimize artarak sürmesini dilerim” dedi.

İoanna Kuçuradi Nuri Bektaş Anadolu Lisesi’nde

“Dünya Etik Günü”ne ilişkin ikinci etkinlik, İoanna Kuçuradi’nin katılımıyla, öğrenciler, öğretmenler dönük olarak Nuri Bektaş Anadolu Lisesi’nde gerçekleştirildi. Buradaki etkinliğe okul öğrenci ve öğretmenlerinin yanı sıra Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi, felsefeci Yrd. Dç. Dr. Haluk Erdem, şair-yazar, felsefe öğretmeni A. Galip Kabasakaloğlu, Haymana İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Şube Müdürü Hakan Uçar katıldı.

Öğrencilerin Soruları

İoanna Kuçuradi’nin konuşmasıyla başlayan Nuri Bektaş Anadolu Lisesi’ndeki etkinlik öğrencilerin sorularıyla sohbete dönüşerek devam etti. İoanna Kuçuradi’ye ilk soruyu, Nuri Bektaş Anadolu Lisesi Felsefe Kulübü Başkanı Yusuf Ünlü yöneltti. Yusuf Ünlü’nün, “Felsefeye neden ve nasıl yöneldiniz?” sorusuna, Kuçuradi, “Felsefeye başkaldırıyla yöneldim. Başkaldırı beni felsefeye yöneltti.” yanıtını verdi. Bir başka öğrencinin, “Felsefe, felsefeci olmak, size ne kazandırdı?” sorusuna ise, “Felsefeci olmak bana, eğer kastınız para pul ise, bir şey kazandırmadı. Zengin olmadım. Ama bunun dışında kısaca şunu kazandırdı: Yaşanan durumlar karşısında yeni olanakları fark etmeyi ve bulabilmeyi kazandırdı” diyerek karşılık veren İoanna Kuçuradi, etik ilişki bağlamında, yeni olanakları bulabilme, üzerine düşünebilmede sanat edebiyat yapıtlarının önemine dikkat çekerek, öğrencilere, aralarında “Hotel Ruanda ve Ateşkes”in de yer aldığı bazı filmleri izlemelerini önerdi.

“Çıkar” Kavramı Üzerine Tartışma

Nuri Bektaş Anadolu Lisesi Felsefe Kulübü Başkanı Yusuf Ünlü’nün, felsefe ve etik çalışmaları bağlamın gerçekleştirilen etkinliklerde yaptıklarına ilişkin İoanna Kuçuradi’ye yönelttiği “Sizin çıkarınız ne?” sorusu üzerine, “çıkar”ın ne olduğu tartışması yaşandı. Kuçuradi’nin, kendisine yöneltilen sorudan yola çıkarak, “Önce “çıkar”dan ne anlıyoruz? Ona bakalım. “Çıkar nedir?” Ne düşünüyorsunuz?” sorusunu öğrencilere yöneltmesiyle salon önce sessizliğe büründü. Ardı sıra bazı öğrencilerin “çıkar”ın ne olduğuna ilişkin tanımlama girişimleri geldi. Bunun üzerine Kuçuradi, “Çıkarın ne olduğunu ben tanımlayayım. Çıkar, kişiler arası bir ilişkide kişinin hak ettiğinden fazlasını alması durumudur” dedi. Felsefe Kulübü Başkanı Yusuf Ünlü’nün, söz alarak, “Ben böyle düşünmemiştim” diyerek, düşünce ve sözlerine temel olan “çıkar” yaklaşımdan vazgeçtiğini açığa vuran açıklaması dinleyicilerin alkışlarıyla karşılandı.
Yaklaşık bir buçuk saat süren ikinci etkinlik, Nuri Bektaş Anadolu Lisesi Müdürü Soner Çeki’nin İoanna Kuçuradi’ye, “Dünya Etik Günü” etkinliğine katılımından dolayı verdiği teşekkür plaketi ve öğrencilerin Kuçuradi’yle hatıra fotoğrafları çektirmelerinin ardından sona erdi.


* Felsefe Öğretmeni; http://atalaygirgin.blogspot.com

21 Mayıs 2012

"Felsefenin Kraliçesi" Haymana'ya Geliyor!!!


“Felsefenin Kraliçesi” Haymana’ya Geliyor

Atalay GİRGİN*

Etik alanında yaptığı çalışmalarla, uluslararası alanda da tanınan Türkiye Felsefe Kurumu Başkanı İoanna Kuçuradi “25 Mayıs Dünya Etik Günü”nde Haymana’da bir konferans verecek.

Haymana Kaymakamlığı’nın ev sahipliğinde, Nuri Bektaş Anadolu Lisesi’nin düzenlediği “Dünya Etik Günü” etkinliğine katılacak olan Kuçuradi, başta etik ve ahlak arasındaki ayrım olmak üzere, etik ilişki, insanın değeri ve değerlerine ilişkin düşüncelerini konferans katılımcı ve dinleyicileriyle paylaşacak.

Nuri Bektaş Anadolu Lisesi tarafından düzenlenen ve halka da açık olan, “Dünya Etik Günü” etkinliğinde, Haymana Kaymakamı başta olmak üzere, ilçenin mülki ve yerel yetkililerinin yanı sıra, ilçedeki okulların idari personeli, öğretmenler, öğrenciler yer alacak.

Etkinliğin düzenleyicisi olan Nuri Bektaş Anadolu Lisesi Müdürü Soner Çeki, “Dünya Etik Günü” etkinliği ve Kuçuradi’nin bu etkinliğe katılımıyla ilgili olarak yaptığı değerlendirmede “Sayın İoanna Kuçuradi, felsefe ve özellikle de etik alanındaki çalışmalarıyla uluslararası düzeyde haklı bir üne sahiptir. Uluslararası Felsefe Kurumları Federasyonu Başkanlığını da yapmış olan, halen Türkiye Felsefe Kurumu Başkanlığı’nı yürüten, birçok değerli esere imza atan Sayın Kuçuradi’nin önemini ve değerini bizler biliyoruz. Yalnızca bizler değil. Dünyanın felsefe ve etikle ilgili yetkilileri, entelektüel ve akademik çevreleri de biliyor.” dedikten sonra sözlerini şöyle sürdürdü: Bundan dolayıdır ki, başta Goethe Madalyası olmak üzere birçok uluslararası ödülü olan Sayın İoanna Kuçuradi sayesinde 2003 yılında düzenlenen 21. Dünya Felsefe Kongresi Türkiye’de gerçekleştirilmiştir. UNESCO, 21. Dünya Felsefe Kongresi’nin başarılı bir şekilde yapılmasına büyük katkısından ve bu alanda yaptığı bilimsel çalışmalardan dolayı, Sayın İoanna Kuçuradi’nin, 2003 Felsefe Ödülü’ne layık görüldüğünü bildirmiştir.

25 Mayıs 2012’de gerçekleştirilecek “Dünya Etik Günü” etkinliğine İoanna Kuçuradi’nin katılmasının Haymana ve Haymanalılar için tarihi öneme sahip günlerden biri olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirten Çeki, “Türkiye’de yaşayan ve “Felsefenin Kraliçesi” olarak da nitelenen Sayın Kuçuradi’ye, davetimizi kabul ederek, etkinliğimize katılıp bizleri onurlandırdıkları için ne kadar teşekkür etsek azdır. Başta öğrencilerimiz olmak üzere, Haymanalılar Sayın Kuçuradi’nin düşüncelerinden azami ölçüde yararlanma fırsatını kaçırmamalıdır. Bundan dolayı, etkinliğe Haymana halkını da davet ediyoruz.” dedi.

“Vizyonumuzun Bir Parçası”

Nuri Bektaş Anadolu Lisesi Müdürü Soner Çeki, “Biz bu tür etkinlikleri yalnızca Dünya Etik Günü nedeniyle yapmıyoruz. Aksine eğitim öğretim dönemi boyunca gerçekleştiriyor, öğrencilerimizi, kültür, sanat, felsefe ve bilim dünyamızın önemli isimleriyle karşılaştırıyoruz.” derken, bunun nedenini şöyle açıkladı: Bu bizim vizyonumuzun bir parçasıdır. Haymana küçük bir ilçe, okulumuz yeni bir okul olmasına rağmen, bizler öğrencilerimizi çok yönlü, çok boyutlu düşünen, soran, sorgulayan bireyler olarak yetiştirmeyi hedefliyoruz. Onların düşünsel ufuk genişliğine haiz bireyler olarak lise dönemi sonrası hayata hazırlanmaları bizler için önemlidir. Bu amaç doğrultusunda gerçekleştirdiğimiz etkinliklere, davetimizi kırmayarak katılan, başta Sayın İoanna Kuçuradi, şair Sayın Ahmet Telli, Çankaya Üniversitesi İngiliz Dili Edebiyatı Bölüm Başkanı Sayın Prof. Dr. Aysu Erden, öykücü yazarlarımızdan Sayın Tekgül Arı, Esra Odman ve adlarını şu an için anımsayıp belirtemediğim herkese bir kez daha teşekkür ederim. Herkes ve her veli bilsin ki, vizyonumuz doğrultusunda attığımız ve atacağımız adımlarla, okulumuz öğrencisi olmak, her geçen yıl, her öğrenci için bir ayrıcalık olacaktır. 
Not: Sayın İoanna Kuçuradi’nin “insanın değeri ve değerleri” bağlamında ve “etik ilişki” temelinde kaleme alınmış olan “İlişkide Senin Değerin Ne?” başlıklı yazımı ilgilenenler hem milliyet blog’taki http://blog.milliyet.com.tr/iliskide-senin-degerini-belirleyen-ne-/Blog/?BlogNo=363645 belirtilen adresten de okuyabilir.


* Felsefe Öğretmeni; http://atalaygirgin.blogspot.com


20 Mayıs 2012

İlişkide Senin Değerini Belirleyen Ne?


İlişkide Senin Değerini Belirleyen Nedir?

Atalay GİRGİN*

Cinsellikten aşka, siyasetten dinsel ve ekonomik ilişkiye dek, toplumsal yaşamın tüm alanlarında yaşadığın ilişkide özelde senin genelde insanın değerini belirleyen nedir? Kadınlığın mı? Cinselliğin, dişiliğin mi? Yoksa erkekliğin mi? Yoksa verilmiş ya da kazanılmış toplumsal statün mü? Örneğin; Milliyet blog yazarı ya da yazar olmak, statü anlamında senin değerini, diğer insanlar karşısında daha mı değerli kılar?

Herhangi bir ilişkide statüleriyle kendisine ya da karşısındaki kadın veya erkeğe değer biçenin değeri nedir? Statüler temelinde doğru bir etik ilişki kurulabilir mi? Statülerin ahlakı ve etik bir değeri var mıdır? Peki; etik ilişki nedir?

Etik ilişki, statü ve ilinek insan ilişkisinde birinciden başlayalım: İoanna Kuçuradi, “Etik” adlı kitabında, “Etik ilişki”yi şöyle tanımlar: Etik ilişki, (..) belirli bütünlükte bir kişinin belirli bütünlükte başka bir kişiyle ya da en geniş anlamda insanlarla –yüzyüze geldiği veya gelmediği insanlarla-, değer sorunlarının söz konusu olduğu ilişkisidir: eylemde bulunarak yaşadığı her ilişki1.

Bu bağlamda, önce sorularla başlayalım: Kuçuradi’nin bu tanımını, belirlemesini de dikkate alarak, insana, insanın ahlaki eylemlerine bakmaya, sorgulayıp anlamaya çalıştığımızda ne görüyoruz? Ahlaki eylemlerimizin, kurduğumuz ilişkilerin temelindeki etik ilişkiyi, değer sorunlarını kavrıyor muyuz? Kavramayı, anlamayı bırakalım bir yana, ahlaki eylemlerimizin, ilişkilerimizin temelindeki etik boyutu, bunların taşıdığı değer sorunlarını birazcık düşünüyor muyuz? Hadi bunu da bir yana bırakalım, hangi eylemlerimizin ahlaki olup olmadığı üzerine kafa yoruyor muyuz? Yaptığımız ahlaki eylemin değerinin ne olduğunu sorguluyor muyuz?

Etik filozofu olan Kuçuradi, insanın değeri ve değerlerinden söz ediyor. Bunlardan söz ederken iki şeyi birbirinden özenle ayırıyor: İnsanın değeri ve insanın değerleri. Çünkü bunlar aynı kavramlardan oluşmuş ve aynı şeyleri çağrıştırıyormuş gibi görünse de birbirinden farklıdır.

Karşımızdaki bir insanı değeri ve değerleriyle birlikte değerlendirmek gerek. Çünkü karşımızdaki kim olursa olsun, onun, öncelikle bir insan olarak değeri vardır. Ve aynı zamanda o insanın değerleri…

Değeri ve değerleriyle birlikte değerlendiremediğimiz her insanı eksiltiriz. Eksilttiğimiz her insanla, aslında, farkında bile olmadan kendimiz de eksiliriz. Çünkü değeri ve değerleri temelinde bütünsel olarak doğru değerlendirip kavrayamadığımız, anlayamadığımız her insan yanılgılarımızın, yanlışlarımızın da nedenidir.

Gündelik yaşamın akıp giden olayları arasında, insanı değeri ve değerleri temelinde bütünsel olarak değerlendirmenin önündeki en önemli engellerden, bizi yanılgılara, yanlışlara götüren nedenlerden birincisi, karşılaştığımız kişilere statüleri üzerinden değer biçme yaklaşımı ve anlayışıdır. Oysa karşımızdaki insanı ya da kendimizi o an için sahip olunan statüyle değerlendirmek, statüye göre değer biçmek ya da değer atfetmek yapılan en büyük yanlışlardan biridir. Yalnızca yanlış da değil, aynı zamanda bu değerlendirme yaklaşımı ilinek insan oluşun göstergesidir. İlinek insan halinin dışavurumudur.

İlinek insan ne kendisinin ne de karşısındakinin değerini kendisinden başlatır. Aksine; ilinek insan, hem kendisinin hem de karşısındaki ilişkide bulunduğu insanın değerini ve değerlerini, kendi dışlarındaki bir varlık, otorite, nesne ya da kişiyle ilişkisinin uzaklığı ya da yakınlığına göre belirler. Davranışının kaynağı, niteliği, biçimi ve değeri de buna göre şekillenir.

İlinek insan için statü de kendisinin ya da karşısındakinin değerini belirleme ve ona yönelik davranışını oluşturma ve sergilemede en önemli ölçütlerden biridir. İlinek insanın burada unuttuğu, belki de hiçbir zaman düşünmediği sorun ise, bu kabul çerçevesinde kurduğu ve yaşadığı ilişkilerin, gerçekleştirdiği ahlaki eylemin kendisince ya da karşısındakince değeri ne olursa olsun, olumlu anlamda değer üreten değil, aksine değer tüketen bir ilişki olmasıdır.

Statüler ahlaki eylemde bulunmaz. Statüler etik ilişki kurmaz. Statülerin ahlakı yoktur. Bir başka deyişle statüler ahlaksızdır. İşte ilinek insanın temel yanılgılarından biri de budur. O statüyle değer kazandığını düşünür. Statüsüne saygı bekler. Oysa insana değer kazandıracak olan, kendisinde olmayanı ona katacak ya da sağlayacak olan statü değildir. Aksine, statüye ya da herhangi bir sıfata değer katacak, onu daha değerli ya da değersiz kılacak insandır. Dolayısıyla, saygı insana gösterilir. Etik ilişki insanla insanın ilişkisinde gerçekleşir. Statüler arasında ahlaki bir eylem, statüler arasında etik bir ilişki kurulamaz. Çünkü hiçbir statü ahlaki eylemde bulunamaz. Hiçbir statü etik bir ilişki kuramaz. Bunları gerçekleştirebilecek olan yegâne varlık insandır.

Ne var ki ilinek insan, kendisini ve ilişki kurduğu insanı değeri ve değerleriyle kavrama anlayış ve yaklaşımında olmadığı için, statüye sığınır ya da karşısındakine statüsüne göre davranmayı mübah görür. Karşısındaki insanın algıladığı ya da değer atfettiği, değer biçtiği statüsüne göre onun karşısında eğilir ya da böbürlenir. Onun karşısında “bütün küçük dağları siz yarattınız efendim” dercesine vecd içinde secde eden bir duruşa geçer. Ya da “bütün küçük dağları ben yarattım” dercesine, kendisine karşı vecd içinde bir duruş bekler.    Çünkü ilinek insana göre, değerliliğin ya da değersizliğin, önemliliğin ya da önemsizliğin ölçütünü belirleyen ne bir kişi olarak kendisinin bütünlüğüdür ne de bir birey olarak karşısındakinin bütünlüğü. Bunları belirleyen, kendi kabulleri temelinde, hem kendisinin hem de ilişki kurulan kişinin dışındaki, varlık, nesne, otorite, sıfat, statü, vb.dir. Kendisinin ya da diğerinin o varlıklarla ilişki düzeyidir.

Tüm bunları dikkate aldığımızda, ilinek insan için kurduğu ilişkinin, gerçekleştirdiği ahlaki eylemin, söylediği sözün, dayandığı etik temelin ve ortaya çıkardığı değer sorunlarının önemi yoktur. Statüsüne, konumuna bağlı olarak, gün gelir, yerli ya da yersiz, doğru ya da yanlış olduğunu düşünmeksizin karşısındakine “ahlaksız” der, onu “ahlaksızlık”la itham eder. Bir başka ilinek insan durur mu? O da ona söyler aynı sözleri. Birkaç gün sonra bir de bakmışsınız ki, birbirine göre “ahlaksız” olan iki zevat el ele kolkola girmiş, yanak yanağa öpüşüyor. Oysa ikisinin de düşünmediği, belki de düşünüp kavrama gereği bile duymadığı hakikat ise şudur: Ahlaksız insanın olmadığı, ahlaksız insan olamayacağı hakikati.

Yukarıdaki satırlardan da anlaşılabileceği gibi, ilinek insan, yalnızca kurduğu ilişkilerin, gerçekleştirdiği ahlaki eylemlerin temelindeki etik boyutu düşünmeyen, dikkate almayan bir insan değildir. Aynı zamanda etik tutarlılıktan da yoksun bir insandır. Bundan dolayı, ilinek insan, ilişki ve eylemlerinde değer üreten değil, değer tüketen bir kişidir.

İşte Kuçuradi, etik ve değer üzerine çalışmalarıyla, insanı değeri ve değeriyle birlikte değerlendirmek gerektiği bilincini, okuruna ve öğrencilerine aktarıp kazandırırken, yaşadığımız ve akıp giden toplumsal ilişkiler içerisinde de, bizleri insan, ilinek insan, değer ve değer sorunlarına ilişkin düşünmeye, sormaya, sorgulamaya yönelten, günümüzün yaşayan önemli düşünür ve filozoflarından biridir. Ve onun, yukarıda söylenenler bağlamında altını çizerek vurguladığı önemli hususlardan biri de şudur: Değerleri yeniden yeniden değerlendirebilmek gerek.

 Değerleri yeniden değerlendirmeyi bir bilinç haline dönüştürmek ise kendisinin ve kendisi dışındaki insanların değerini, yalnızca ve yalnızca kendilerinden başlatabilme bilincini kazanmış gerçek bireylerin yapabileceği bir iştir. İlinek insanların değil. Çünkü onlar, hukuken ne denli kişi bütünlüğüne sahip olarak görülseler ve değerlendirilseler de, hakikatte, kabulleri dolayısıyla, yanılsamalı bilinç hallerini gerçeklik ve hakikat sanma kötürümüdürler. Tıpkı; her bireyin insan olmasına rağmen, her insanın birey olmadığı, olamadığı hakikati gibi…









* Felsefe Öğretmeni; http://atalaygirgin.blogspot.com
1 İoanna Kuçuradi, Etik, sf. 4, Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları.