21 Mart 2017

İşte Cinsel Tacizin Belgesi ve İçeriği



İŞTE CİNSEL TACİZİN BELGESİ ve İÇERİĞİ

Acaba Aşağıda Yer Alan Belgeli ve “Tacizci Müdür”ün Attığı Mesajlardan Yayınlanabilir Bir Kısmının İçeriğini Aktaran Haberleri Okuduklarında, Onu Hala Yalanlara Sığınarak Savunmaya Çalışan Haymana İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün Kravatlı Çemişlerinin, Bazı İdareci ve Öğretmenlerinin Zerre Yüzleri Kızaracak Mı?

Hala Yalan ve İftiralarla Cinsel Taciz ve İstismar İddialarıyla Başlayan Soruşturmayı Karartmaya Çalışan Bu Yetkililer ve İdarecileri Görevde Tutmaya Devam Eden Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün Suspus Yöneticilerinin Kılları Kıpırdayacak Mı, Bakalım?

Bu Arada "Varan 1" Başlıklı Haberde, Selçuk Kurt'un Müdür Olarak Atanabilmesi İçin, Onu Çok Seven Birilerince Haymana İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'ndeki ve Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ndeki Özlük Dosyasından, "El Çabukluğu Marifet" Misali Yok Edilen Belgesi Var. Her İki MEM Yöneticilerine Kolaylık Olsun, Fazlaca Aramadan Bulsunlar Diye, Aşağıya Ekledim. 

Varan 1
Öğrencilere yeni tacize kapı açılmış

Haymana’da yurtta kalan öğrencilere cinsel tacizde bulunduğu iddiasıyla hakkında soruşturma açılan lise müdürü Selçuk Kurt’un, 2014 yılında Edirne’de de aynı suçtan kınama cezası aldığı ortaya çıktı.
Yayınlanma tarihi: 15 Şubat 2017 Çarşamba, 23:22


 Haymana’da bir lisenin yurdunda kalan öğrencilere cinsel tacizde bulunduğu iddiasıyla hakkında soruşturma açılan müdür S.K.’nin, 2014 yılında Edirne Kız Teknik ve Meslek Lisesi müdür yardımcılığı görevini sürdürürken öğrencisi A.N’yi taciz ettiği gerekçesiyle soruşturulduğu ve kınama cezası aldığı ortaya çıktı. S.K. meslekten atılmak yerine Haymana’da müdür yapılmış.

19 Mart 2017

"TACİZCİ MÜDÜR"Ü KORUYAN KİŞİ ve KURUMLAR

İşte "Tacizci Müdür"ü Koruyan Kişi ve Kurumlar

Edirne'de çalışırken, öğrencisini cinsel içerikli mesajlarla taciz ettiği subut bulan, Haymana Nuri Bektaş Anadolu Lİsesi eski müdürü ve şu anda, erkek öğrencilere cinsel taciz ve istismar iddialarıyla Sincan Cezaevi'nde tutuklu bulunan Selçuk Kurt'u hangi kişi ve kurumlar korumuştur?

Bu sorunun şu ana kadar, kesin olarak açıklığa kavuşan iki yanıtı  var: Birincisi Haymana İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve onun müdürü sıfatıyla Enver Yurtdaş. İkincisi ise Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve yetkilileri.

Herkesin aklındaki soru, sanıyorum ki şudur: Bu ifadeleri,  nasıl oluyor da  bu kadar açık ve kesin bir dille yazabiliyorum?

Söyleyeyim: Çünkü elimde hem resmi belgeler var, hem de tanıklar...

Haymana İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve yetkilileri, erkek öğrencilere cinsel taciz ve istismar iddiaları soruşturma  konusu yapılıp basına yansıyıncaya dek, öğrencisine tacizden ceza alan Selçuk Kurt'u hem korumuş hem de onun okul pansiyonunda, kendisine özel odada yatıp kalktığını gizlemiş ve görmezden gelmiştir. Hatta cinsel taciz iddilarıyla savcılık soruşturmaya başladığında bile özellikle  Enver Yurtdaş, Selçuk Kurt'un pansiyonda kalmadığını, aksine Haymana Öğretmenevi'nde kaldığını söylemekten çekinmemiştir. 

Peki; söyleyin çocuklar! Acaba Haymana İlçe Milli Eğitim Müdürü Enver Yurtdaş ve onunla birlikte davranan Haymana İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri doğru mu söylüyor? Elbetteki HAYIR!

Peki; bu yalanın ardında, acaba  hangi özel ilişkiler vardır? Bu yalanın amacı, Çocuk Hakları Sözleşmesine göre, korunup kollanması gereken çocuk yaştaki öğrencileri, yani sizleri mi korumaktır, yoksa tacizciliği subut bulmuş Selçuk Kurt'u korumak mı?

Peki; böylesi yalancılar, eğitim-öğretim faaliyetinin başında yönetici olarak tutulabilir mi, bunlara güvenilebilir mi? Elbetteki HAYIR!

Peki; bunca olaya ve yalana rağmen, tacizciyi koruyan, Haymana  İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve yetkililerine güvenilebilir mi? Elbette HAYIR!

Peki; bu yaşananlara rağmen, Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü, tacizciyi korudukları açıkça ortada olan Haymana İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nün müdürü Enver Yurtdaş olmak üzere hem okulda  hem de İlçe Müdürlüğündeki ilgili şahısları neden görevde tutuyor?

İşte can alıcı ve yanıtı vahim bir soru: Sıkıdurun! 
Çünkü Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü, "tacizci müdür"ün pansiyonda kalmadığını, kalmasında da bir sakınca olmadığını karar altına almıştır!!!

Neresinden tutarsanız tutun, tam bir rezalet! Şimdi iki kurum da sükut ikrardan gelir dercesine susuyor ve bu işi nasıl kapatır da işin içinden çıkarız diye düşünüyor. Tacize, istismara uğrayan çocukları, öğrencileri düşünen böyle davranır mı? Elbetteki HAYIR!

Peki; neden böyle davranıyorlar? Çünkü bu işin sonunda hem ulusal, hem de uluslarası sözleşmelere göre, yüklü maddi ve manevi  tazminat cezaları var. 

Aklınızda bulunsun, bu süreçte, pansiyonda / okulda kalıp da şu ya da bu biçimde, "tacizci müdür" Selçuk Kurt'un cinsel taciz ve istismarına uğramış herkes maddi ve manevi tazminat davaları açabilecek ve kazanabilecektir. Bunun da yolu sözüm ona hemşerilik memşerilik adına avukatlara kapılmak, onlara kanmak değil, işin ehli avukatlara gitmektir. 

Dolayısıyla "tacizci müdür"ün cinsel taciz ve istismarına uğramış öğrencilerin yapacağı ilk iş, ya anne-babalarını alarak ya da kendi başlarına ve mağduriyet yaşamış arkadaşlarıyla Ankara Barosu'nun kapısını çalıp işin ehli avukatlarca kendilerinin temsil edilmesini istemek ve sağlamaktır.

Aksi halde herkes kendi yaşadığı acılarla başbaşa kalacak... Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve Haymana İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nün koruduğu "tacizci müdür" elini kolunu sallayarak,sizin ya da başka çocukların başına getirilecektir. Karar sizindir.

Gerektiği zaman, yeni konulara ve sorunlara değinmek üzere... Şimdilik bu kadar...


16 Mart 2017

HOŞÇAKAL HAYMANA



Hoşçakal Haymana

Evet! Biliyorum! Haymana İlçe Milli Eğitim ve Nuri Bektaş Anadolu Lisesi çevreleri başta olmak üzere, Ankara İl Milli Eğitim çevrelerinden birilerinin yazacağım her satırı sabırsızlık, endişe, kaygı ve tedirginlikle beklediğini biliyorum. Onları anlıyorum. Keza; yazdıklarımda kendilerini bulmayı uman, birkaç tas çorbanın hatırına, cansiperane tetikçilik yapan; mevcut anlayışlarıyla, asla, Skinner’in faresi düzeyine erişmek bir yana, “Pavlov’un köpeği” seviyesine bile yükselemeyecek olan tasmalı çomarları ve çemişleri de anlıyorum.

Ama ilgili satırlara erişmek için, çok değil, biraz daha bekleyeceksiniz. Çünkü onlardan önce, fazlaca uzatmadan, olabildiğince kestirmeden giderek söyleyeceklerim var:

Başlıkta “Hoşça kal Haymana” dedim. Evet! Hoşça kal Haymana! Hoşça kal… Sizler bilmezsiniz ama ben çalıştığım hiçbir okulda öğrencilerimle vedalaşmadım. Onların gözlerinin içine bakarak, “Hoşçakalın çocuklar! Hoşçakalın arkadaşlar!” demedim. Kim bilir, belki fırsat olmadı. Kim bilir, belki de vedalaşmaları sevmediğim içindi. Kim bilir belki de her vedalaşmada insanı eksilten bir şeyler olduğu duygusunu hissetmemdendi. Neden hangisi olursa olsun, bu kural Haymana’da da değişmedi. Eğer bu bir kusursa, kusura bakmayın çocuklar! Kusura bakmayın…

Oysa, siz bilmezsiniz ama, ben öğrencilerimi çok sevmiştim. Okul içinden ya da dışından birileri tarafından bana karşı kışkırtıldıklarında, birileri tarafından muhbirleştirildiklerinde,  hatta bazıları sınırlarını aşıp beni sinirlendirdiklerinde bile çok sevmiştim. Ve hâlâ seviyorum. Hem de en haşarılarını, en asilerini bile… Diğer öğrencilerim alınmasın lütfen! Belki de en çok onları seviyorum ben.  Neden mi?

İtiraz edebildikleri, üzerlerinde kurulan, kurulmak istenen her türlü baskıya rağmen boyun eğmeyip, “HAYIR! Yaptıklarınıza, birilerinin göz yummalarına, kurduğunuz saltanata daha fazla sessiz kalmayacağız!” diyerek, mücadeleyi seçtikleri, seslerini yükseltebildikleri için…

O küçücük, çelimsiz bedenleriyle, sıfatlarının, statülerinin, makamlarının ardına saklanarak kendilerini değerli sanan, sözüm ona kelli felli, etkili ve yetkili zerzevatlara rağmen “HAYIR!” diyerek, sorumlu bir insan olma yolculuğunun çok önemli bir kilometre taşını başarıyla aştıkları için…