20 Kasım 2013

Neden ZENGİNLERİN YOKSULLARA İHTİYACI VARDIR?

Neden zenginlerin yoksullara ihtiyacı vardır?

Fikret Başkaya*

“ Yoksullara yiyecek verdiğimde bana ermiş diyorlar. Yoksullar neden yoksul diye sorduğumda da, komünist olduğumu  söylüyorlar”.
               Dom Helder Camara

Her 6 saniyede 1, her dakikada 10, her saatte 600, her gün 14 400  ve her yıl 5 milyon çocuk açlıktan ölüyor. Neden? Dünya nüfusunun %2’si dünya zenginliğinin %55’ine el koyduğu için. Başka türlü ifade edersek, dünya nüfusunun %98’i dünya zenginliğinin  45’ni alıyor da ondan... Dünya nüfusunun binde beşini oluşturan en zengin 24 milyon, 545 bin 900 zengin, dünya zenginliğinin %36’sına al koyuyor. Ve süper zengin 1000 yetişkin kişi, dünya nüfusunun %92’sinden 10 bin kat daha zengin... Tabii bunca zenginliğe el koymakla iş bitmiyor, bir de onun genişletilmiş ölçekte yeniden üretilmesi gerekiyor. Kapitalizmin mantığının bir gereği olarak. Mârifet üretmek değil yeniden üretmekle, sahip olmak değil, daha çoğuna sahip olmakla ilgili. En zengin 100 kişinin servetlerini son bir yılda 200 milyar dolar arttırdıkları söyleniyor. 2016 yılına kadar milyonerlerin ve milyarderlerin sayısının %37 artacağı da tahmin ediliyor! Fakat iyi haberler de var: söylendiğine göre 2015 yılında günde 1.25 dolardan az gelirle “yaşayan“ aşırı yoksulların sayısı 1 milyara inecekmiş... Asıl iyi haber de, Allah’ın izniyle, 2030 yılında “aşırı yoksulluğun” kökü kazınacakmış...

Bir kısım aklı evvel çıkıp bir yoksulluk sınırı çiziyor. Hızını alamayıp bir de aşırı yoksulluk [extreme poverty] sınırı çiziyor. İşte günde 1.25 doların altında geliri olanlar aşırı yoksulluk sınırının altında olanlar. Gerçi o sınırın üstünde olanlar, mesela günde 2,  2,5 dolarla yaşayanlar da yoksul sayılıyor ama onların durumu o kadar da kötü sayılmıyor ... Öncelik aşırı yoksullara veriliyor. Aceleye gerek yok, sıra öteki yoksullara da gelecektir elbette... “Sabrın sonu selâmettir” denmiştir.  Bir kere böyle sınırlar çizildiğinde ve yoksulluk şu kadar dolara indirgendiğinde, artık rakamlarla kedinin fareyle oynadığı gibi oynamak mümkündür... Daha doğrusu yoksullarla alay etmek mümkün hale geliyor. Tabii yoksukluk tanımı ve sınırı herkes için aynı anlama gelmiyor. Söz konusu tanım ve sınır, yeryüzünün lânetlileri” cephesi  için geçerli sadece... Zira hiç bir emperyalist ülkede [Batı dünyasında densin], yoksulluk söz konusu olduğunda kimsenin aklına 1, 25 veya 2,50 dolar sınırı gelmiyor. Oralarda günde 10 dolar gelir bile “aşırı yoksulluk” sınırının altında sayılıyor...

2013 DÜNYA FELSEFE GÜNÜ BİLDİRİSİ

2013 Dünya Felsefe Günü Bildirisi:

“KAPSAYICI TOPLUMLAR, SÜRDÜRÜLEBİLİR GEZEGEN”*
21 Kasım 2013

Bu yıl Dünya Felsefe Günü, “Kapsayıcı Toplumlar, Sürdürülebilir Gezegen” konusuna yöneldi. Bu gün, kendileri ve çevreleri arasında gittikçe artan bir çeşitlilik arz eden ve sürekli daha fazla çatışan toplumların kapsayıcılığı ve sürdürülebilirliği sorununu yeniden düşünmek için bir davettir.

Küreselleşme, insan davranışı, yeni teknolojilerin hızlı gelişimi ve biyoteknolojiler; toplumsal, insani ve doğal düzen arasındaki sınırları bulanıklaştırdı.  İnsan edimi gezegen sisteminde gelişimin ana sürücüsü haline geldi- “Antroposen” (İnsan Çağı) devrini açtı. Çevre artık bizim tamamen dışımızda değil - edimlerimiz onu şekillendiriyor. Çevresel hasar, sırasıyla toplumumuzun düzenini, göç örüntüsünü ve işbirliğini etkiliyor.

Birçok dallanmanın olduğu bu dünyada, sürdürülebilir gelişim öncelikle ülkeler ve onların toplumları arasında paylaşılan refaha bağımlıdır. Bu farklılıklar dünyasında kapsayıcılık, her zamankinden daha çok, diyalog ve hukuk, insan onuru ve insan haklarına saygıdan geliyor. Bu 150. Yıldönümünü kutladığımız Swami Vivekananda’nın mesajıydı: “Başkaları pahasına direnin! Ben dünyaya bunun için gelmedim!

Biz, birbirine bağlı doğal çevrelerimize gittikçe daha fazla bağlanıyoruz. Bu kabul, yeni devlet politikalarına ilham vermeli, buna sosyal politikalar da dahil. Bu sezgi yüz yıl önce doğmuş Paul Ricoer tarafından ifade edilmişti: “Eğer biz dünya hakkında konuşamayacaksak, ne hakkında konuşacağız?” Bu radikal karşılıklı bağımlılığa cevabında, Rio+20 zirvesi, gelişimin ekonomik, sosyal ve çevresel görünüşünü ifade etmeye muktedir daha tamamlayıcı politikalar oluşturmak için çağrıda bulundu.

Bu meydan okumaya cevap sadece teknik gelişmeler ya da politik veya ekonomik düzenlemelerden gelmeyecek. Tüm bireylerin erken yaşlardan itibaren eleştirel düşünme ve toplum ruhunu okullar ve medya vasıtasıyla geliştirmelerini sağlamak daha karmaşık risk, daha büyük ihtiyaç. Bu meydan okuma 2013’te Rio’da yapılan Dünya Bilim Forumu ve Unesco’nun “Küreselleşen Çevrenin Değişimi” hakkındaki Dünya Sosyal Bilimler Raporunun esasını oluşturuyor. Birçok kırılmanın olduğu bu dünyada felsefe, insan onuru ve uyumu düşünme ve eyleme için zorunlu bir rol oynuyor. Felsefe bize zihinsel kaynağımızın, sahip olduğumuz tek gerçek yenilenebilir kaynak olduğunu hatırlatıyor. Bugün, UNESCO ağıyla dünyadaki tüm profesyonellere, yazarlara ve öğretmenlere bu gücü serbest bırakmaları için çağrıda bulunuyorum.                                                                   Irina Bokova


* UNESCO GENEL MÜDÜRÜ MS. IRINA BOKOVA’NIN DÜNYA FELSEFE GÜNÜ DOLAYISIYLA YAYINLADIĞI MESAJ